evden dışarı adımını atmadan istediğin yere gitmeni sağlayacak iki şey vardır;
1- uyuşturucu
2- müzik
ben ikincisini birincisine tercih ettim uzun zaman önce. birinci seçeneğe ulaşabilme imkanım olmasına rağmen bu durumun bana aptalca, bir hayli aptalca gelmesinden dolayı yüzümü o tarafa çevirmedim. o sebepten ötürü bu iki kavramı birbiriyle kıyaslarken ortada bir dengesizlik seziyorum. bu denklemdeki dengesizliğin kaynağı şu; diğeri hiçbir zaman denenmedi. fakat buna rağmen bağımlılık noktasında etkisini şiddetli şekilde hissettiğim müziğin bu kavgadan galip çıkacağını düşünüyorum. birinci seçeneğin kişide yarattığı değişim fiziksel olarak çok net şekilde, zihinsel olarak ise ancak dikkat gerektiren durumlarda görülebiliyor. işte sırf bundan ötürü birçok kişi bahisleri birinci seçeneğe yatıracaktır. fakat kaybedecekler. ikinci seçeneğin eksikliği fiziksel, ruhsal, zihinsel olarak hiçbir şekilde hissedilmez karşıdan bakılınca. görünmeyen her zaman daha tehlikelidir. intihar etmeden önce, birini öldürmeden önce, birine aşkını itiraf etmeden önce, bir yazıya başlamadan önce vs. müzik arşivini kurcalayıp stoktaki unsurları ruhuna ve zihnine depolarsın. birinci seçeneği burundan alırken, ikinci seçeneği kulaktan alırsın. aslında kulak sadece dış kapı, asıl hedef kalp. yani ikinci seçeneğin ulaşması gereken gerçek mekan.
geçmişe oranla her geçen gün buna biraz daha bağımlı olduğumu hissediyorum. hissetmekten öte, bundan son derece eminim. emin olduğum çok az şey vardır, ama bundan hiç şüphem yok. sütlaç hakkında hiç susmadan bir hafta, silahlar hakkında hiç susmadan iki hafta, müzik hakkında hiç susmadan üç hafta konuşabilirim. senin hakkında hiç susmadan on saniye... şaka şaka (: daha önce annemden aylarca uzak kaldığım olmuştu, ama şöyle bir düşündüğümde, bununla tanıştığım günden beri müzikten hiç ayrı kalmadım sanırım. yürürken, tuvaletteyken, karşıdakini dinlemiş gibi yaparken, uyumadan önce, uyanırken, yemek yerken vs. boş olduğum her vakitte... daha adalet ve kalkınma partisi iktidarda yokken bende walkmania hastalığı zuhur etmişti. sonra bunun yerini cd çalarlar mp3-4'ler falan aldı. bu şey aşktan daha güçlü bana sorarsan. ruh halini müzikle şekillendirebilirsin. ama aşk sana bunu veremez. her şey bir play tuşu uzaklığında. bir şarkıyı dinlerken bir an gelir bir dinozorun sırtında takla atıyormuş hissine kapılırsın. aynı şarkı devam ederken mükemmel bir karanlık içinde mükemmel bir boşlukta sessizce süzüldüğünü hissedersin. melodilerin nasıl oluştuğunu düşünsene. harbiden, nasıl oluşuyor bunlar. çok ilginç değil mi. tam sigara dumanı gibi. bunları bir arada tutmak delice bi şey olsa gerek. şarkı beğenmek zor gelir bana. gün gelir 20 parçalık bir albümden sadece bir şarkı alırım ve gerisini çöpe atarım. şarkıdaki bir saniyelik uyumsuzluk deli eder beni. şarkı çok güzel gidiyor fakat nakaratlarda sıçıyorsa bu durum beni deli eder, ki böyle şarkıları listemde tutmam. anlayacağın, evleneceğim kadını seçmek şarkı seçmekten daha kolay olacak sanırım.
kendi içimle olan bağlantımı müzik sağlıyor. işe gitmek gelmek dışında aylardır dışarı çıkmadım. çıkacağımı da sanmıyorum. çıkmak istediğimi hiç mi hiç düşünmüyorum. hep aynı boklar. bunu yapmaktansa gözlerimi bulutlara dikip müzik dinlemeyi tercih ederim. bunu birçok şeye tercih ederim. ancak böyle anlarda yaşadığımı fark edebiliyorum. bunu yaptığım zaman hep bir kitap yazasım geliyor. çok fazla şey birikiyor böyle anlarda. sonra düşündüklerimi unutuyorum ama. unuttuğum zaman bir anda buz küpüne dönüşüyorum ve uyumam gerektiğini düşünüyorum. bir gün bir kitap yazalım tamam mı. adı şöyle olsun; hiçbir şey hakkında hiçbir şey. neticede bu bizim uzmanlık alanımız. içerik açısından pek sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum.