sabah 7:00, lanet olsun diyorum işe erken gidiyorum. saati ve yeri seçiyorum beşiktaş 19:30. işimi erken bitirirsem gidebilirim. el birliği ile neredeyse ilk kez tartışmadan hüzünle işimizi yapıyoruz. ilk kez 17:00 da bitiyor. Bizim eve dönüyoruz. Fazlalıkları bırakıp boynumuza şal alıp iniyoruz beşiktaş'a. hayat benim gibi kurumlarda çalışanlar için zor, biliyorum. üstelik her yerde mobese kamerası var. sırt çantamdan bile çıkarım yapmaları muhtemel. ama "katil vaaar!"
sinirden gözlerim doluyor. evden çıkmayanlara sövüyorum. elimden geldiğinde herkesi çağrıyorum. gelmeliler.
kol kola yürüyoruz. bağrıyoruz. çünkü ben dışarıdayken güneşe bakmak istiyorum, kafama kapsül gelecek mi diye sağa sola değil. ben çocuklarımın sokaklarda oyun oynarken düşmesini istiyorum, polisten kaçarken değil. fotoğraflar çekiyor başkasına yolluyorum bin küfürle mobeselerden uzakta. sesim gerekirse satürnün uydularına kadar çıksın istiyorum. tarih boyunca her ölen insan için, her vicdanını kaybeden gözü dönmüşler için...
nişantaşı'na gelmişiz. ayaklarım su topluyor, yanlış ayakkabı seçimi. alkışlayan insanlara durma diyorum gel diyorum. geliyorlar, hepsi geliyor. yanımdaki arkadaşlar iki elimden tutuyorlar osmanbey çıkışında. ara sokaklara girmeyin diyorlar. gezi deki anlar aklıma geliyor. markete atılan sis bombasında kasanın yanında mahsur kalışım. hazırdım. saat 21:00 i geçiyor.
uyarısız ve anlamsızca tetikler basılıyor. her kapsül atıldığında eğilin nolur demekten kendimi alamıyorum. yanımdaki kız gözlüğünü düşürüyor. ara sokaklara girmeyin desek de bir kısmı duyamıyor. sis çöküyor. arada bir ses "katil var" diyor. geliyorlar...
koşuyoruz. her adımda aklımda ölenler. yeter diyorum koşarken yeter. bir apartman. çıkın yukarı sessiz olun.
sürekli flasback... saklambaç oynamayı unutmuşken polis abilerimizden saklanıyoruz tıkış tıkış.
babama işim uzun sürecek diyorum. aynı anda hadi diyor gözcümüz, harbiye yanıyor. sadece iki dakika orada değildik. hazırladığımız stickerları yapıştırıyoruz her yere. birisi o sırada kartımı görüyor, bana pis gözlerle bakıyor. boynum bükük yoluma devam ediyorum. bir ileri bir geri. gezide en azından iki ileri iki geri yapıyorduk. susmaktan çok sıkıldığımı daha iyi anlıyorum gece boyunca. siyasete bulaşan cümlelerimi defterimde saklamaktan sıkıldığımı çok iyi anlıyorum.
gece yarısı eve döndüğümde babam anlıyor, ses çıkarmıyor. bunlar benim çocuklarım için diyorum duşta...
Sabah 7:00 bugün cenaze var. öğle yemeğinde gideceğim. birazda izin alacağım. erkenden işimi bitiriyorum. sırt çantamı kapmadan bir plan değişti, bu hafta senleyiz. ama yetiştiremem desem de arkasını dönüp gitti. tv yi açıyorum, sesi açıyorum. tayyip çıkınca kısıyorum. artık saklanmaktan sıkıldığımı belli ediyorum. ayağına ne oldu dediklerinde kovalanırken diyorum. dikkat çektiğini biliyorum. işlerimi 20:30 da bitiriyorum. dün nerede bu gün nerede... içinde yaşadığım ülke beni bunalıma sürüklüyor. elimdeki imgeleri alıyor. insanlar birbirini öldürüyor. yapamıyorum. bu hafta sonu için özür dilemek istiyorum.