biz toprağı bol olsun dedik, mekanının cennet olmasını temenni ettik, ''yaptığı kötü bir iş varsa henüz akil baliğ olamamasına, mümeyyiz çağa gelememesine bağlıdır, rabbimiz taksiratını affetsin'' duasını yaptık, dinine/inancına yaraşır şekilde uğurlanmasını içimizden diledik, sorumluluğu olanlara lanet okuduk (hükümet veya gezi eylemcisi arasında ayrım yapmadık), icabında ailesine baş sağlığı diledik.
bu temennilerimizin kaçı gerçekleşir, kaçı gerçekleşmez ben bilemem; ama bildiğim bir şey varsa, merhumun cenazesinin ideoloji şovuna dönüştürüldüğüdür. yok, fıkıh kitaplarının cenaze babında anlatılan başlıklarını anlatmayacağım elbette. benim eleştirdiğim şey, neden böyle oluyor? elvan'ın ölüm haberi geldikten birkaç saat sonra zaten kendisi için yaptırılan yüzlerce bayrak, poster, çıkartma, dev pankartlar meydanlarda ve üniversitelerde arz-ı endam etmişti. ne ara yaptınız bunları arkadaşlar? bunlar önemli mi allah aşkına...
yiten bir can, şahlanan bir ideolojinin motorudur. bazı romantik devrimciler ateşle oynuyor. kendi cihadlarını yapıyorlar. halet-i ruhiyeleri bu.
en tehlikesi de, artık ölenlerin düşüncelerine göre değerlendirilmesi. bu bir toplum için çok acı.
''ideoloji, ideoloji'' dediğimiz şeyin iki ünlü ve siyaset bilimi terminolojisinde kabul edilen tanımı şudur: ''fikirler bilimi, siyasî doktrin''
bu nasıl bir ''fikir'' ki, uğrunda insanlar ölüyor ve bayraklaştırılıyor. ben bunu kabul etmiyorum. inşallah kim haksız yere kan döküyorsa, hepsi döktükleri kanlarda boğulurlar. fitne çıkaranların da, çıkardıkları fitnelerde canları çıkar.