Osmanlı'nın bir cihan imparatorluğu olduğu ve bünyesinde büyüklü küçüklü sayısız devleti barındırdığı devirlerde, o devrin şartlarına göre önemli bir kolluk kuvveti örgütlenmesi sağlanmış olsa da tam anlamıyla asayişi sağlamak her vakit mümkün olamıyordu. zaman zaman, ayaklanmalar çıkıyor, büyük otoritenin uzaklığından istifade eden eşkıyalar, sık sık dağlara çıkıp üstelik kendi halklarını soyup soğana çeviriyorlardı.
Arnavut Recep adındaki eşkıya başı da işte tam böyle biriydi ve çetesiyle birlikte dağa çıkmış, kendi ahalisine pusular kuruyor, pusuya düşürdüğü arabalardaki mal ve paraya el koyuyordu. gün geldi, bizim recep hükümranlık sahasını öylesine genişletti ki, pusulara devletin makam ve mevki sahibi görevlileri de düşmeye başladılar. işi iyiden iyiye azıttıklarının haberi divan'a ulaştığında, peşlerine büyük bir birlik gönderildi. bu birlik kısa süre içerisinde recep ile arkadaşlarını bir mağara ağzında kıstırmayı başardı. arnavut recep, bir kurtuluş, bir hal çaresi kalmadığını anlayınca askerlere doğru bağırmaya başladı:
"etmeyin more, hepimiz din kardeşiz. atmayin*, teslim oluyoruz!"
Teslim olan Recep, kurnazlığı ve tatlı dili ile karşısına çıkan devlet adamlarını etkileyip hem kendi hem de arkadaşlarının canlarını kurtarmayı başardığı gibi az bir cezayla olayın geçiştirilmesini de sağladı.
Cezalar çekilip bedeller ödendikten sonra recep, bu olayı kahve köşelerinde, çarşıda-pazarda olduğundan oldukça farklı bir biçimde anlatmaya başladı;
"More, vallahi gebertecektim zaptiyelari. "Çolukumuz, çocukumuz var" diye ağlaştılar da acidim".
cahil insanlar, anlatılanların doğru olduğunu düşünüp recep'e inandıkça, recep ahalinin gözünde yeniden itibar kazanmaya ve kazandığı bu itibarı türlü kurnazlıklarla kullanmaya başladı. günlerden bir gün, dolandırdığı bir çarşı esnafı şikayetçi olunca, bu defa yakayı zaptiye çavuşuna kaptırdı. haddini fazlasıyla aşıp çavuşa da aynı palavraları sıkmaya başlayınca çavuş;
"Atma Recep" dedi, "biz de din gardaşıyız."
rivayet odur ki, bu sözün çıkış noktası bu hikayedir. o günden bu güne, olayları misliyle anlatan, abartan, olmayanı oldu göstermeye çalışanlar için kullanılan bir deyim olmuştur.