Kadınlar Günü için Taksim'de düzenlenen yürüyüşün nasıl felakete dönüştüğünü adım adım yazıyorum
-Saat 19 gibi Galatasaray Lisesi'nin önünde buluşuldu
-Sloganlar, müzikler eşliğinde yürüyüş başladı
-Her şey normal giderken bir anda grupta meşale yakanlar oldu. Dumandan çevredikiler ve esnaf etkilendi.
-Galatasaray Lisesi'nden yaklaşık 300-400 metre uzaklaşılmıştı ki polis grubun önünü kesti ve Lise'nin oraya dönülmesi gerektiğini ifade etti
Hah işte buraya kadar normal olay. Gayet demokratik-modern bir ülkeye yakışır şekilde her şey... Sonra ne oldu?
-Polise sigara izmariti ve kitap fırlatanlar oldu. Bu noktada polis "arkadaşlar kitaplar okunmak içindir lütfen bizlere atmayınız" tarzı espirili bir iğneleme yaptı.
-Geri dönülmesine dair anonslar yinelenirken, polise ıslıkla karşılık verildi. izmarit, kitap gibi cisimler atılmaya devam edildi.
-Tam bu aşamada, kuzu gibi yürüyen bu grup pankart sopalarıyla polise vurmaya başladı. Aha şu görüntünün aynısı yaşandı https://galeri.uludagsozluk.com/r/598237/+
Hemen ardından gaz fişeğinin sesini duydum.
"Hay sizin yapacağınız işi, yapacağınız gösteriyi s*keyim" dedim. Gruptan ayrıldım, metroya doğru yol aldım. Sonrasında ne yaşandı falan bilmiyorum, ama grubun çoğunluğu kadınlardan oluştuğu için polisin bir müdahale yaptığını sanmam.
Felaket bunun neresinde?
Orada iki kendini bilmez polisi iyice kıvama getiriyor, ortamı iyice kızıştırıyor; olan arkada, desteğini insan gibi gösterenlere oluyor. Daha önce durumlarımı takip edenler bilir; bu öndeki grubun en sakin yürüyüşü nasıl sabote ettiklerini dile getirmiştim. Aynı tas aynı hamam, değişen hiçbir şey yok.
Gezi'de de O en önde yer alan iki-üç kişinin kişinin anlık eğlencesi, kimini gözünden etti kimini canından. Katıldığım gösterilerin sayısı yaklaşık onu buldu, artık neyin ne olduğunun gayet iyi farkındayım. Şundan gayet eminim; gezide yiten her can için polis ne kadar sorumluysa; en önde yer alan grup da bir o kadar sorumlu...