sözlük yazarlarının itirafları

entry163164 galeri video563 ses32
    95718.
  1. çocuktum, o kadar çok sevdim ki çocukluğu, kopamadım. büyümedim. büyümek istemedim. peter pan'ın bir gün beni de alacağına inandım. bibi'sinin gözünden sakındığı kuzusuydum. taşla toprakla oynardım. üstümü batırırdım, dizlerim hep yaraydı.

    bizim sokağımızda samimiyet vardı. sokaktaki hayvanlara, evde pişen yemeklerin arta kalanları verilirdi. "kokusunu almışlarsa canları çekmiştir" diye.

    sonra bir gün büyümeye zorlandım... sokakta koşan, toprakla oynayan kız değildim artık. hastane koridorlarında sessizce oturmayı öğrendim. bibi'ye bir şeyler olmuş ve hasta olmuştu.

    bibi hastanede yattığı zamanlarda her gün yanına gidip şarkı söyledim, dans ettim, okulda yaptıklarımı anlattım. sokakta olanları, sokağın bir ucundan diğer ucuna yaptığımız yarışlarda hala berat'ı geçemediğimi söyledim. basketbola başladığımı öğrenince gözleri dolmuştu. çok istemişti maçlarımı seyretmeyi, sadece cd'lerden kayıtlarını seyredebiliyordu.

    bir gün doktor geldi bibi'nin odasına, beni dışarı çıkarttı. annem, babam, halam, amcam, kuzenlerim, hepsi o akşam bibi'nin evine geldi. çünkü bibi o akşam eve geldi, artık akciğerleri hiç çalışmıyormuş, öyle demişlerdi.

    sonrasında bibi makinelere bağlı yaşamaya başladı, daha sonra yatalak oldu. "ölecek" dediler, daha iyi oldu. "iyi olacak, 2 gün misafirimiz olacak" dediler, öldü...

    ölüm aslında "son" değildi. ölüm, "kurtuluş" da değildi.

    ölüm bir buluşmaya söz vermekti, bunu bibi öğretmişti.

    ben bibi'nin öldüğü gün büyüdüm. o gün, hangi üniversiteyi kazandığımı öğrendim. "ben üniversiteyi kazandım bibi, senin istediğin yere girdim" dediğimde sıcaktı ama donuktu. gözleri kapalıydı ama gülümsüyordu. uykuya dalmışcasına, en güzel rüyasındaymış gibi...

    bibi'nin öldüğü hafta balkonundaki papatyalar açtı, yastığında ki kokusu hala duruyordu. bütün gece balkonda yastıkla oturdum. bibi'nin öldüğü gün, hem öksüz hem de yetim kalmıştım.

    bibi'nin öldüğü gün büyüdüm. ne kadar yalnız olduğumu, kendi acılarımda nasıl boğulduğumu gördüm. bibi'nin bana bıraktığı en güzel iki şeyi farkettim.

    birincisi güneşti. güneşin varlığı, tenimi ısıtışı bibi'yi hatırlatıyordu. (bibi, güneşin olmadığı her zaman üşürdü)

    ikincisi papatya idi. her gördüğümde çocukluğumu ve bibi'yle en güzel günlerimizi hatırlatır. (bibi, papatyaların en saf, en temiz duyguları temsil ettiğine inanırdı)

    bibi herşeydi, anneydi, babaydı, ablaydı, kardeşti, arkadaştı, dosttu. bibi, tanrının bana verdiği en güzel şeydi. bibi'yle geçirdiğim 18 seneyi geri istemem. isteyemem. bibi'ye o kadar acıyı tekrar yaşatamam.

    en çok özlediğim şey ise sokakta oynarken acıktığımda; "bibiiiiii ben çok acıktım, gözleme ve ayran yapsanaaa" diye bağırdığımda "eşşeğin götünü ye" deyip surat asmasıydı. oradan bakınca ne kadar komik gözükür bilmiyorum ama bibi'nin yaptığı gözlemenin yeri bambaşkaydı.

    çocukluğunda kalmış bir insanım bende, kendimi mutlu hissettiğimde kabak gibi ortaya çıkan çocukluğum var benim.

    asla vazgeçmediğim, asla vazgeçmeyeceğim...
    5 ...