ilk önce hukuksuz dinlemeler hakkında birkaç kelam edeyim. Bir dinlemenin hukuksuz olmasının sonuçları ceza muhakemesi kanunu'nda belirtilmiştir. Buna göre hukuksuz yapılan dinlemeler yargılama sırasında delil olarak kullanılamayacaktır. Yani hukuksal açıdan yok hükmündedir.
Yargıtay'ın vermiş olduğu bu konudaki kararların yerinde olmadığını düşündüğümü belirterek, Yargıtay kararından da biraz bahsedeyim. Yargıtay'a göre ise, eğer bir suç işlendiği açıkça belli ise ve başka delillerle de destekleniyorsa, artık orada hukuksuz bir dinleme olduğundan yola çıkıp suç işlenmediğini söyleyemeyeceksiniz. Yargıtay bu görüştedir.
AiHM kararları ise her ne suretle olursa olsun, yani açıkça bir suç şüphesi olsa ve bu başka delillerle desteklense dahi, mahkeme önünde delil vasfını yitireceğini, yok hükmünde sayılması gerektiğini söyler.
Bu açıklamalar hukuki açıdan yapılan değerlendirmelerdir. Ancak siyasal açıdan "hukuki dinlemelerin" niteliğinin ne olduğunu ortaya koymak gerekir.
Şimdi gelelim herkesin "hukuksuz yapıldı bu dinlemeler, o yüzden konuşmak gereksiz" laflarına birkaç kelam edeyim. Hukuksuz yapılan dinlemelerin hukuki açıdan bir sonucu vardır. Bunu yukarıda belirttim. Ancak hukuksal açıdan yok hükmünde olan bu dinlemelerin, siyasal açıdan sonuçları vardır. Yani, hukuki açıdan delil olarak ele alamazsın ama siyasal açıdan bunun sonuçlarına katlanırsın. Siyasal açıdan bu dinlemeleri yok sayamazsın. Eğer ki, kayıtların montaj ya da taklit olduğu iddiası ispatlanamazsa -burada bu delilleri çürütme görevi iddia makamına değil, mahkemeye ve sanık avukatlarına düşmektedir- siyasal açıdan Başbakan'ın istifa etmesi gerekir. Yani, bu dinlemeler hukuksuzdur diyerek siyasal açıdan yırtmaya çalışamaz.
