liberalizm

entry402 galeri video2
    250.
  1. başlamadan evvel: buradaki liberalizm tarifi, aydınlanma devrinde peydahlanan ve hayat görüşü olarak seküler kanadın benimsediği liberalizmdir. siyasî bir doktrin olarak liberalizm ayrı bir tartışma mevzuudur.

    aydınlanmacı modernizmin ve sekülerizmin kurtçuğu olan ideolojidir. liberalizm ilk başta sol bir ideoloji idi. kilisenin baskıcı rejimine karşı özgürlük isteyen burjuvaların çığlığıydı. daha sonra peydah olan liberalizmin yedek parçası hüviyetindeki kapitalizm ile insanlar böyle pek bir saadet hissine kapıldılar. artık kıtlık olmayacaktı, ihtiyaçlarından çok daha fazlasını bu makineler sayesinde üreteceklerdi, herkes çok mutlu olacak; insanlığın aç olduğu adil düzene ve medeniyete bu 'ilerleme' ile ulaşacaklar, dünyaya altın çağını yaşatacaklardı.

    ama elbette böyle olmadı. liberallerin karşısına muhafazakârlar dikildi. kapitalizmin insanı yozlaştırdığından, maddiyatı yücelttiğinden, etik ve ahlaki değerleri yok etmeye ve insanı kimliğinden uzaklaştırmaya başladığından, sanayi devriminin insanları köle haline getirmekten başka bir halta yaramadığından ve iddia edildiği üzere liberalizmin değerlerinin insana hizmet etmediğinden, dünyada insanların hala aç olduğundan, sistemin insan için değil insana karşı işlediğinden bahsettiler. bu tabii ki liberallerin hoşuna gitmedi. ancak liberalizm, devletlerin de işine geliyordu. devletler sanayileriyle sömürgeler kuruyor, büyük para kaldırıyorlardı. bilindiği üzere, 20. asır -izm'ler asrıdır. liberalizm de devletlerin resmî -izm'i olmuştur. bu anlamda liberalizm gittikçe sağ ve baskıcı bir ideoloji olmaya başlamış, öteki düşünceleri 'gerici', 'ihtilalci', 'dinci' diye yaftalayarak hakim ideoloji konumuna gelmiştir.

    tarihsel bağlamda liberalizm, aydınlanmayla ortaya çıktı demiştik; onu eleştirenler genellikle katolik aydınlardı. liberalizm genellikle protestanlar arasında revaç buldu ve kendini 'ilerleme' ile ikame ederek katolikliği şuanda müslümanlara yaptıkları gibi 'ilerleme karşıtlığı' ile itham ettiler. onlara göre liberal olmayan herkes insanlığın ilerlemesine engeldi; bilim, teknoloji ve kapitalizm insanlığın yeni kilisesiydi, ona biat etmeyenler de bağyî kafirlerdi. bilim o günlerden beri insanlığın dinidir. bunu fark edenlerden jean jacques rousseau,

    --spoiler--
    ''bilim ve sanat insanlığın rezaletinden doğmuştur, sadece bizi yozlaştırıyorlar. kadim dünyanın siyasetçileri hep maneviyat ve faziletten bahsederken, bizimkilerin derdi yalnızca para!''
    --spoiler--

    diyerek isyan bayrağını çekiyordu. rousseau batının ziya paşasıdır. fazilet ve maneviyatı öne çıkartan gelenekçi muhafazakÂrlık ile ilerlemeci liberalizm arasında kalmıştır. ona göre bilim ve liberal düşünce, insanlık saadetine hiçbir katkı sağlamamıştır. bunu ülkemizde birisi söylese, mazallah gerici olurdu.

    liberalizmin tarihsel süreci bu şekildedir. tabii siyasî doktrin olarak liberalizm siyaset bilimi terminolojisine ''anayasacılık, insan hakları, meclis, çoğulculuk, ifade hürriyeti'' gibi birçok kavramı kazandırmış ve günümüz toplumunun tohumlarını atmıştır. ayrıca john stutart mill'den rawls'a kadar birçok liberal, kapitalizmin etkisini hafifletmek için 'yeniden gelir taksimi'ni önermişlerdir, bu bakımdan haklarını yiyemeyiz. yani her liberal şöyledir diye bir hükme varılamaz. ama bir gerçek vardır ki, seküler düşüncenin kalesi liberalizm beyaz bayrak sallamadıkça, insanlık asla felaha eremez. modernizmi yenmek için, önce liberalleri hezimete uğratmak, sonra da sosyalistleri tasfiye etmek gerekir. aksi takdirde insanlığın sonu savaşarak birbirini yok etmek olacaktır.

    edit: imla.
    0 ...