playstation ile akran olan, ders kitapları için anasıyla babasıyla kırtasiye kırtasiye dolaşan, sarı kaplama, onlarca çeşit başlığı olan lazerlere imrenerek bakan, içinde bilgisayar olan evin ufo muamelesi gördüğü yıllarda saçını amerikan traşı yaptırdığı için babasından korkan nesildir.
porno yayınlara erişmenin sureyi sınırını aşmak kadar kolay olmadığı yıllarda yaşamış bu neslin en büyük fantazisiydi, türkçe öğretmenine aşık olmak.
türkçe öğretmenlerinin en benzer özelliği sanki hepsi aynı tornadan çıkmış gibi; isimlerinin zeynep, esra, hatice olmasıydı. siyah ve uzun saçları olurdu, o saçlara taç takarlardı. sade giyinirlerdi, son derece edepli görüntüleri vardı. eve koy, akşam geldiğinde kapıyı açsın ve halının üzerinde beyaz terlikleri ile gülerken çekik çekik olmuş gözleriyle kapıda karşılasın seni o derece yeni gelin olmuş ev hanımı tiplerdi yani.
banu alkan'ın halen gideri olduğu o yıllarda teknoloji ve görsel materyaller bizim yaş sınıfına kadar geniş bir yelpaze haline gelmediğinden pamela anderson gibi pornocuların göğüslerini süzmemiş ve pürüzsüz kadın bacağı nedir bilmeyen bizler daha ergenlik çadırını bile kurmamışızdır. otobüs terminallerinde gezinti yapmaktan zevk alan bu nesil için çok saf bir duyguydu türkçe öğretmenine aşık olmak. belki de en saf.
sonra porno cdler, kaşar kızlar, etek altı görüntüleri, penis büyütücüler, şişme karılar, kerhaneler, mastürbasyon teknikleri vs. derken eli sikinde etrafına sperm saçan kirli bir dünya çıktı ortaya.