Birbirinden bazı rakamsal yakıştırmalarla ayrılan bölümlere,dönemlere sahip disiplin alanlarından biri. genel pencereyi incelediğimizde, dönemlerin birbirinden tamamen bağımsız ve farklı olduğunu söyleyemediğimiz gibi, aynı olduklarını da söyleyemeyiz. bir dönemdeki filozofun felsefesini,o dönemki anlayışı ve felsefi çabayı anlayabilmek için geriye,en yakın döneme ve hatta sokrates öncesi döneme bile bakmak gerekebilir. bu felsefe geleneğinin devam edip etmeyen noktalarının yansımalarını görmek açısından önemlidir. 18 yy. felsefesine baktığımızda, mesela, hatırı sayılır 17 yy. malzemesinin etkisini görürüz. ama aynı zamanda bir önceki dönemdeki değişen varlık ve bilgi anlayışının da kendisini hissettirdiğini gözden kaçırmamak gerekir.
sokrates önceki felsefeye baktığımızda iki temel sorun görüyoruz; bunlardan birincisi,var olanın kendisinden doğduğu ve kendine döndüğü ana madde nedir sorusuna getirilmeye çalışan cevabın ne olabileceğidir. bununla ilgili birçok görüş vardı, kimi filozof ateş,kimi filozof su,hava olduğunu iddia etmişti. kimisi bir tane arkhe var derken,kimisi sonsuz sayıda var diyordu. en sonunda bütün mantıksal ihtimaller tükenmiş ve bu sorun kendisini bir diğer temel soruna bırakmıştır: varlık var mıdır yok mudur? bu soruna başvurmak için, o ilk aşamadan,ilk süreçten geçmek gerekiyordu. ama sorun ne olursa olsun,pre-sokratik felsefe için gözden kaçmayacak olan ortak nokta, felsefenin çocuk saflığında yapıldığı gerçeğidir.yani filozof evrendeki yerini,konumunu tespit etmeye çalışıyordu;tek derdi, varlığı çözmekti, kendini evrende konumlandırmaktı. kavga değildi,dayatmak değildi. pre-sokratik felsefeye felsefenin \"çocukluk çağı\" diyebiliriz adeta.
Sonra ne oldu peki? Sokratesle gelen şey neydi? Hatta öyle ki, Nietzsche\yi sokrates\i şarlatan olmakla suçlamasına sebep olan şey?Sebebi, Sokrates ile artık felsefenin amacı,konumu ve anlamı değişmişti.artık o saf,felsefenin bizatihi-kendisi-için-olma-durumu ortadan kalkmıştı. işte bu yüzden sokrates sonrası felsefe,felsefe değildi belki de. sokrates ile, insanların en çok ulaşmaya çalıştığı,mutluluk,erdem ve iyiliğe ulaşma aracı olarak çıkar karşımıza felsefe. işte buydu Nietzsche\yi sinirlendiren,kızdıran. adete felsefenin bilimsel zemini oluşturduğuna şahit olmaya başlamışızdır,sokratesten sonra.
felsefede dönem dönem birçok dönüşler gerçekleşmiştir aynı zamanda. sokrates ve platon\daki dualite vardı ya hani, tümellerin nerede olduğu anlayışındaki ikilik. aristoteles ile platon farklı bir görüş sunuyordu bu konuda. işte bu ikilik orta çağ\'da da kendini göstermiştir.kimisi platoncu olmuştur,kimisi aristotelesçi. tümeller sorunu ta ki, tümellerin aslında anlamsız ve sesten başka bir şey olmadığını söyleyen görüşe kadar çözülememiştir. buradan sonra artık gözler tikellere dikilir ve artık mesele görünenlerin bilgisini elde etmektir.görünenlerin bilgisini deney ve gözlemle elde eden insan,astronomi ve fizikte ileri gelişmeler kaydetmiştir. fakat bu dualite,ikilik kendini ruh-beden dualizmi olarak kendini göstermiştir. fakat buradaki ikiliğin altında yatan felsefi zemin artık epistemolojiktir. 17 yy\da ontolojik zemin üzerinde ele alınan ikilik artık epistemolojik bir bağlamda açıklanmaya çalışılır hale gelmiştir.
genel itibariyle felsefe taşıdığı anlam ve fonksiyonu farklı ele alındıkça değişik yollara girmiş ve kırılma noktaları yaşanmıştır. en büyük kırılma noktası şüphesiz felsefenin dinin tahakkümünden kurtulduğu dönemin başlangıcı sayılabilecek descartes döneminde yaşanmıştır ve bilimin direkt uygulandığı felsefe sonraki dönemlerde sorunlu aşamalara girecektir.