hepsini seviyorum ama içeri geçip hepsini teker teker öldürmek istediğim çok günler oldu. bu sözünü ettiğim günler, hayatımın en ciddi geçen günleriydi. sana ciddi olamadığımı söylemiştim. ama kendimle aynı fikirde değilim ne yazık ki. iki üç saatlik uykumdan isteyerek veya istemeyerek uyanmak nasıl hayatımın en ciddi anlarıysa ailemi katletmek istediğim günler de öyle ciddi anlara tekabül ediyor. ailemden başka hiç kimsem yok. ailemden başka değer verdiğim hiç kimse yok. tüm evreni önüme yığ, babamın sakallarındaki tek kıla değişmem. ama daralıyorum ben. birçok şeyden usandım. onların da daraldığını, onların da her şeyden bıktığını biliyorum. ne kadar inkar etseler de bunu görebiliyorum. bunları sırf söylemek için söylediğimi düşüneceğini sanmıyorum. hani ola ki, bir anlığına bile olsa sırf laf olsun diye konuştuğumu düşünecek olursan evrendeki en kutsal şey üzerine yemin ederim ki senin boğazını bir saatte keserim. bununla yetinmem, ölü bedenine şarjörler boşaltırım. bilincim gayet yerinde. aslında bu tür şeyler düşüneceğini hiç mi hiç sanmıyorum. gerçeği söylemek gerekirse seni de öldürmek istiyorum ve bunun için bir bahane lazım bana. öldürmek kelimesi gerçekten çok masum kalıyor. kafanı benzin dolu küvete sokup on dakika boyunca öyle beklemek nasıl sıradansa öldürmek kelimesi de öyle sıradan geliyor bana. aslında bunu sana nasıl aktarabileceğimi bilemiyorum. gerçekten.
içerden şen kahkahalar geliyor. büyük ihtimalle sikten boktan bir yarışma programı izlemekteler. kulağında jedi mind tricks'ten before the great collapse var. 'anne ben artık yaşamak istemiyorum' diye başlayan vinnie'nin şu intihar mektubu. 178 mm'lik susturucuyu sakince yerine yerleştiriyorsun. belki son bir dua. kapıyı açıyorsun içeri geçiyorsun namluyu kızlara doğrultuyorsun ve tetiği çekiyorsun ardı ardına. saçları kana bulanıyor, arkalarındaki duvar da aynı şekilde. şok dalgaları birkaç saniye içinde ebeveynlerinin yüzlerine çok sert şekilde yansıyor. bu şokun etkisiyle sana müdahale edemiyorlar. isteseler de edemiyorlar. şimdi evrende en değer verdiğin insanın yüzüne doğrultuyorsun namluyu. gözlerinin içine bakarak tetiği tekrar çekiyorsun. onun da sonu kızlarından farklı olmuyor. aradaki duvarları, rüzgardan duvarları bir türlü aşamadığın adama geldi sıra. öldürürsem saygısızlık olur mu diye düşünüyorsun ve ellerin titriyor birkaç saniyeliğine. ama ne fayda, dönülecek bir yol değil bu. mermilerin yanaklarında süzülmesiyle elindeki kumandayı düşürmesi aynı zaman diliminde gerçekleşiyor. aynı kaderi paylaşması gereken bir kişi daha var. paydos ediyorlar ve yorgun şekilde eve geliyor, kapıyı açıyor, karşısında abisi var. çocuk o kadar içine kapanık biri ki, büyük ihtimalle bütün bunları olağan karşılıyor. ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyor. mermiler kalbine isabet ediyor. iki yatağın arasında yarım metreden az mesafe olmasına rağmen hiç kalbini açıp konuşmadığı için belki de. geriye harcanmayan iki mermi kalıyor sadece. bir tanesi hiç kullanılamayacak belki de. diğer ise kendi ağzına doğru yol almakta.
ve mutlu son.
şaka lan şaka. çok mu heyecanlandın. ben bunları yapacak bir insan değilim. yani sanırım değilim.
onları öldürürsem sütlaçtan mahrum kalırım. kaynağımın kesilmesini istemiyorum. ben ki sütlacın oğlu esteban, tüm varlığımı sütlaca adadım. only sütlaç can judge me. uyku konusunda söylediklerimi ciddiye alsan iyi olur ama. yolda yürürken beş metre ilerde çöpleri karıştıran kediyi rahatsız etmemek için karşı kaldırıma geçen bir insanım ben. kaldı ki bir merminin fiyatıyla iki ekmek alınır. mkek'in 2014 listesine bakmadım ama nerden baksan 1,5 tl'den az değil. 17 x 1,5 = 25 lira para eder swdfghjml. bu random gülüş değildi. sikerim random gülüşü.
seni öldürmek gibi bir düşüncem yok ama ben paradan bahsettiğim zaman eminim ki beni öldürmek geçiyor içinden. öldürmek düşüncesi içinden geçerken iç organlarına selam veriyor mu lan. tamam vurma.
bu şarkının https://youtu.be/JyqemIbjcfg nakaratlarını yıllar önce rüyamda görmüştüm. gerçekten ciddiyim. 00:47 - 1:10 arası dinlesen kafidir.
orospu çocuğu ingilizler her yerde karşıma çıkıyorlar. tarih, ekonomi, politika, sinema, müzik, kaltak mankenler vs vs.
not: önceki yazılardan birine istinaden, tematik modu açmayı unutup ciğeri beş para etmez sokak köpekleriyle seni muhatap ettiğim için üzgün olduğumu belirtmeliyim.