10 kasım hafta sonuna rast geldiği için anma töreni pazar günü yapılacaktı. öğretmenimiz serbest giyinip hafta sonu okula gelmemizi söyledi. hatta çiçek falan alın demişti. allah'ından bulası kumarbaz peder borçlarını senet sepet yapıp eve haciz getirmişti 1 ay önce. annem ve ben birlikte dedemlere gitmiştik.
zaten çok elbisem olmamasına rağmen evden kaçar gibi çıktığımız için, 2 kazak(sarı, ve siyah) 1 kırmızı-lacivert karışımı montum, 1 önlük, 2 pantolon(lacivert, yeşil) ve de yer yer beyazlamış kahverengine benzeyen botumdan başka bir şeyim yoktu yanımda. önlük olduğundan sıkıntı yoktu okul için. ama hafta sonu okula serbest gelin demişti öğretmen. o hafta da içime giydiğim siyah kazak yıkanmış ve ıslaktı. yani okula sarı kazak-kırmızı-lacivert karışımı mont - yeşil pantolon - yer yer beyazlamış kahverengine benzeyen botumla okula gittim. şimdi böyle giyinsen moda olur ama öyle bir uyumsuzluk içindeyim ki el mahkum bu giysilere.
okula giderken çiçek meselesi aklıma geldi. para ne gezer bende. annemden çok utandım isteyemedim. zaten parası yoktu, olsa da çiçeğe veremezdik. dedeye taşınınca yol uzadı 5 km'ye yakın uzaklıkta okul. parktan çiçek-ot karışımı bir şeyler yoldum mevsim sonbahar elde olan bu.
sonunda okula gelmiştim. herkeste karanfil, gül vs. recruit otlarla geliyor okula. mesele bu değildi anma olacaktı büste koyacaktık getirdiklerimizi. okulda arkadaşlar bir güzel giyinmişler ki sormayın takım elbise giyenler, saçlar başlar örülü, pırıl pırıllar. arkadaşlarım allah var temiz çocuklardı. benle hiç dalga geçmezlerdi. ben hala bir çok arkadaşımın annesi babası ne iş yapar bilmem. aramızda alay falan yoktu. ama o meral öğretmen yok mu ah... yan şubenin sınıf öğretmeniydi bu kadın.
bu meral öğretmen beni otlarla gördü:
- onlar ne bakayım ?
- çiçek örtmenim..
- çimenleri, otları mı yoldun getirdin ata'ya ? ayıp değil mi? sevgin bu mu?
allah'ım şu an yazarken bile o utanç duygusunu hatırladım. la yok yok para yok amk. ne yapayım sevgimden çiçeklere boğmak isterim ama dolmuşa param bile yok. bir şey diyemedim tabi kıpkırmızı oldum herkes bakıyordu. bir de bu bağrışmaların duyan çocuklar da geldi. sıra kılık kıyafete gelmişti:
ne bu halin, biraz özenle gelsene okula.. bugün özel bir gün. ayakkabıların bile çamur içinde. öyle pervasızca eski püskü sokak elbisesiyle mi gelinir???
yer yarılsa da içine girsemdeyimini bilmiyordum o zaman ama yeminle o an böyle bir şeye ihtiyacım çoktu. eski püskü sokak elbisesi dediği elbisemden başka bir şeyim yoktu ki... yer yer beyazlamış kahverengine benzeyen botumun çamur olduğunu utançtan önüme bakarken fark etmiştim. ama zalım meral bombalamaya devam ediyordu:
bak arkadaşın melih'e (melih meral'in gün arkadaşının oğlu) takım elbise giymiş pırıl pırıl gelmiş. böyle gelinir. böyle rengarenk gelinmez hem. öğretmenin sana demedi mi bir şey ? vatan millet sevgisi yok mu sizde? ne sorumsuz veliler var ya...
melih iyi çocuktur. olayı anlamadığı için kimseye destek vermedi. konu mankeniydi. bana da bir şey demedi sonradan. herkes bana bakıyordu. sonra an geldi sıraya geçtik. vakit 09:05'e geldi. ağlamamak için dudaklarımı ısırıyordum. öyle ısırmışım ki eve gidince annem kavga mı ettin dedi..
tören, şiir, kompozisyon vs bitince okuldan koşarak uzaklaştım. nasıl koşuyorum sanki uçuyorum. bir ağladım bir ağladım anlatamam. sonradan arkadaşlar hatırlamadı bile bu olayı.
lan meral şimdi bile duygulandım o halime. yapılır mı küçücük çocuğa bu? kırılır mı onuru bu küçük yüreğin...