perfect day

entry51 galeri
    43.
  1. 95-96 yıllarıydı.şu fenerbahçe'nin ,trabzonsporla şampiyonluk için amansız bir mücadeleye giriştiği sezonda ankara lalegül'de yerin altında güneş yüzü görmeyen bir evde kalıyordum. arkadaşımın transistörlü radyosu hariç hiçbir iletişim aracının olmadığı o evde henüz futbol ateşi içimde saf bir şekilde yanıyorken ,ben de hafta sonları tuttuğum takımın maçlarını takip etmek için sigara dumanının,okey şakırtıları ve küfürlere karıştığı cine 5'li kahvelere sığınıyordum. yine bir lig maçının devre arasıydı nedense ortamda pek kimse kalmamış mıydı yoksa ses fazla mı açıktı bilmiyorum.reklamlar girdi. fonda bir şarkı çalıyordu,sahnede ise siyah beyaz görüntülerde atölyede çalışan orta yaşlı bir adam ve genç oğulları veya çırakları vardı.

    just a perfect day
    drink sangria in a park

    sonra eve yorgun argın varıyorlar ve şişkin faturalarla karşılaşıyorlar. zannedersem yayıncı kuruluşun bir reklamıydı. ses,lou reed olduğunu öğreneceğim bir şarkıcıya aitti. o an ben vuruldum. birisi kalbimin kuyusuna bir taş atmıştı. evde,okulda sonraki haftalarda kafamın içinde hep bu dinlediğim on beş saniyelik kısım tekrar tekrar dönüyor,şarkının diğer notalarının nasıl geldiğini tahmin etmeye çalışıp,kafamda eseri yoktan yazıyordum. şarkının anlattığı şeyle,müziğin vurgusu arasında bir tenakuz var. ben iyi ingilizce bilmediğim zamanlarda bu eseri zihnimde hep intihar etmek üzere olan,dünyaya veda anının nişanesi olarak bizlere mesaj bırakan adamın sözleri şeklinde tasavvur ettim. oysa şarkıda kusursuz bir günün,parlak ışıkları altında yapmak istediği ve yaptığı şeyleri anlatan bir adam var. sonraları biraz daha düşündüğümde herhangi bir çelişki kalmadı. bu şarkı belki de sonradan gelen no surprises'ın dayısıdır. yaşamanın yavaş yavaş ölmek olduğunu bilen orta yaşlı bir aziz gibi.çalışmış,mücadele etmiş.eğitiminde,işinde,aile ilişkilerinde,sanatta,aşkta bulunduğu yere kadar gelebilmiş ve bu yeri hazmetmiş,artık dünyaya düzen vermek gibi uçuk ideallerden vazgeçmiş ve içine dönmüş bir adamın yaşadığı günden aldığı küçük bir haz. tüm şeytani vesveseler sona erdi,artık ,insanların hatalarına aldırmıyor.herşeyi dervişane bir şekilde oluruna bırakma hali.kadınlar onun için bir şehvet metası olmaktan çıkmış,hala sevdiği birkaç insan yanında. gençken telaşla yanında geçerken farkına bile varmadığı o sarmaşık,akşam sefası,güzel gagalı ördek dikkatini celbediyor.yaratılıştaki sanat ve kusursuzluğa gözlerini dikmiş.kendinin de bir zamanlar genç ve güzel olduğu zamanları hatırlıyor ve şaşıyor. yaşamak güzel bir şey ve ben nefes aldığım müddetçe hala iyi bir insan olmak adına ümit vardır.belki yarın ha ? ne dersin ?
    0 ...