türk polisi

entry2194 galeri video34 ses1
    1648.
  1. Türkiye şartlarında ele alınacak olursa, tek taraflı düşünüldüğünde çok karamsar tablolar çizilecek; ancak empati yapıldığında ya da en azından birkaç tanesine mesleği hakkında 'meraklı' sorular sorulduğunda, ülkenin gerçekleri hakkında çok çarpıcı tespitler yapılması mümkün olan meslek grubudur.

    eğitim almamış herhangi birinin, eğitim almış herhangi birinden farkı neyse, eğitim almamış bir polisin, eğitim almış polisten farkı da odur. aslında polis 'herhangi biri'dir. ne gökten inmiş, ne de ithal edilmiştir. niceliksel olarak bire bir eşitlenmese de, niteliksel olarak polis, toplumun ta kendisidir. değilse de aynasıdır. o yüzden aynasız olan polis değil, toplumdur. o zaman, geçelim aynanın karşısına ve soralım aynaya, kazın ayağı nasılmış:

    önerme: polis eğitimsizdir.
    doğru! çünkü toplum eğitimsizdir. toplumumuzda;
    -dışardan bitirme, kredili sistem ve benim dönemimde olmadığı için anlamadığım bir yığın yöntemle en azından lise bitirmenin, eğitimli olmanın ön koşulu sayıldığından,
    -'kişi başına düşen kitap' istatistiği, 'kitap başına düşen kişi' olarak ifade edildiğinden,
    -kısacası, eğitim kavramının içini, fiilen daha çok öğretim kavramının içeriğiyle doldurmuş olmamızdan bunun aksini iddia etmek mümkün değildir.

    önerme: polis rüşvet alır.
    doğru! çünkü toplum rüşvet verir. dostlarımız, polis hakkında açılan başlıkların altına, "3-5 milyon atıp paçayı kurtardım" türevi entry'leri, tepki görmeden ne kadar rahat yazıyorlarsa, polis de o kadar rahat rüşvet alır. kuralsızlığın bir tarafı olmak, "polis olsaydım ben de rüşvet alırdım" demekten farklı değildir. bu şikayetin çıkış noktası, maddi değer kaybeden taraf olmaktan duyulan rahatsızlık olsa gerek. şunun teminatını veririm ki: siz rüşvet vermeseniz, ima ile ya da zorla almaya yeltenen polisimsilere ne pahasına olursa olsun direnseniz; polisi kötülemek için harcayacağınız enerjiyi de, gerekli makamlara başvurup, o polisi gerekirse mesleğinden etmek için harcasanız, o zaman rüşvet hakkında pek az şey konuşuyor oluruz.

    önerme: evime hırsız girdi, polis uyuyor./suç mağduru oldum, polis ilgilenmiyor.
    doğru! çünkü, hırsızlık suçunu işleyenlerin de toplumun bir parçası olduğu gerçeğini göz ardı ederek, başka toplumlara uyum sürecine (bkz: ab uyum yasalari), kendi toplumundan önce hızla sokulmaya çalışılan bir meslek grubundan bu konuda harikalar yaratmasını bekleriz. bir yandan polisin görev ve yetkileri yine toplumun çoğunluğunu temsil edenlerce kısıtlanır; bir yandan da, ülkedeki muazzam iş gücü değerlendirilmez, insanın işi gücü olmadan, havadan besleneceği ve giyineceği sanılır. siz, bir doktorun semt pazarına kapkaç yapmak için çıktığını hiç gördünüz mü? ya da daha dar geliriyle, evinize bir kasabın hırsızlık yapmaya girdiğini? önce, insanları suça itecek nedenleri ortadan kaldırmak gerekir. sonra da, vatandaş olarak üzerimize düşen görevleri bilmek... nerdeyse tüm emniyet içerikli dökümanlardan okuyabileceğimiz uyarılara dikkat etmeyiz, evimize hırsız girince faturayı kesecek yer ararız. mesela, pencerenizi ardına kadar ayırıp yatmayın. allah korusun, hırsızlıktan yakalananların polisten önce savcılıktan çıktığı bu devirde, dükkanı kapatıp evine dönen kasap bile niyeti bozabilir. polisi aradığınızda da, kapısı kilitlenmeyen arabadan teyp çalan doktorun peşinde olabilirler, haberiniz olsun... latife bir yana, polisin kusurunu inkar etmek aymazlık; tüm suçların faturasını polise kesmek de insafsızlıktır.

    önerme: polis trafikte ihlal yapar, hiç kural tanımaz.
    doğru! çünkü bizim ülkemizde trafik kuralı yoktur. trafik kültürünü ilk olarak çarpışan otolarla kazanan bir toplumun bireyi olmakla, trafikteki saygınlığını kullandığı aracın büyüklüğünün belirlediği, 'kimin eli kimin cebinde' sistemi birleşince ortaya doğal bir kuralsızlık çıkar. polis de kural ihlali yaparken bu moddadır. polisin kural ihlalini destekleyen fazladan sadece bir nedeni vardır: sahiplik duygusu. hulasa, trafik magandasının üniformalısı, sivili, sürücüsü, yayası olmaz. kural kuraldır; maganda da maganda.

    akla gelen başka önermeler de var tabii ama işin özü bunları ezberlemek değil, olaya her açıdan bakabilmek, özeleştiri yapabilmektir. emin olunması gereken bir şey vardır: herkes iyi olursa polis de iyi olur. son önerme: "polis daha iyi olmak zorundadır." doğru! bu şartlar oluşursa zaten polis daha iyi olacaktır. çünkü:

    -arkadaşlarıyla arabada içtiği birkaç bira yüzünden kaza yapan 19 yaşındaki gencin cesedini kaldırır. ailesine haber verir, çocuğun başında dövünen ailenin, 19 yıllık umutlarını ne için kaybettiğini kendi gözleriyle görür.

    -gariban bir ailenin yeni doğan bebeğinin yastığına takılan 3 tane çeyrek altın çalınır. olayın araştırıldığı günlerde, bir başka hırsızlık daha olur. bir hakimin evinden birkaç eşyası çalınmıştır. hakimin evine girilmesiyle, o yerleşim biriminde ne kadar kravatlı büyükbaş varsa, hakimin evine giren hırsızın bulunması için girişimde bulunur. kenar mahalledeki fakir ailenin durumu unutulur. çalıntı eşyanın bile hiyerarşisi olduğunu kendi gözüyle görür.

    -trafik uygulama noktasında durdurduğu araçlara sırasıyla ceza yazacaktır. kural ihlali yapanlar, ehliyet ruhsat vermeden önce bilmem nerenin belediye başkanı, bilmem nerenin genel müdürü, bilmem nerenin komutanı olduğunu söyler. ceza yemekten kurtulmaya çalışmalarının rezilliği bir yana, kural ihlali yapanların konumlarının rezilliğini kendi gözleriyle görür.

    işte, polisin kafasındaki, adalet,sevgi ve idealizm gibi kavramlar, sık sık yaşadığı bu olaylarla oluşur. toplum iyi olursa, o zaten daha iyi olmak için yeterli nedene sahiptir. yeter ki, bu keşmekeşin içinde eriyip gitmesin...
    0 ...