familiarity is the kingdom of the lost

entry1 galeri
    1.
  1. bir dugmore boetie romanı.

    son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan birisi. müthiş bir kara komedi. boetie ironileriyle, zekice laf oyunlarıyla ülkesinin durumunu eğlenceli ama aynı zamanda çarpıcı bir şekilde çok güzel anlatmış. romanın içindeki bazı olayların gerçekten yaşanmış olması ihtimali de bir hayli can sıkıcı tabi.

    güney afrika cumhuriyeti hakkında biraz bilgim vardı kitabı okumadan önce. ama içeriden bir bakış olmadan insanın bildikleri epey eksik kalıyor bunu bir kez daha anladım. dugmore boetie de o içeriden bakış oldu benim için. suç oranı en yüksek ülkelerden birisi olan güney afrika cumhuriyeti'nin bu payeyi nasıl kazandığı kafamda iyice netleşti. boetie 1920-1930'lu yıllardan itibaren yaşadıklarını, bildiklerini, duyduklarını otobiyografik tarzda anlatarak romanlaştırmış.(gerçi kitaba tam olarak otobiyagrafi ya da otobiyografik roman da diyemeyiz ki bu ilginç bir nokta olduğu için tekrar değineceğim.) adaletsizliğin ve eşitsizliğin had safhada yaşandığı o ülkede yazar sokağın içinden hikayelerle güney afrikalı bir siyahinin kendi yurdunda nasıl insandan bile sayılmayacak kadar aşağı görüldüğünü kendine has mizahıyla harmanlayarak anlatmış ve ülkenin son yıllardaki durumuna o günlerden bir ışık tutmuş. öyle bir cehennem tablosu çiziyor ki yazar, o cehennemde güney afrikalı bir siyah için suç işlemenin neredeyse hayatta kalmak için tek şart olduğunu kabul etme noktasına geliyorsunuz.

    dediğim gibi kitap otobiyografik bir nitelik taşıyor. yazar aynı zamanda anlatıcı ve protagonist. yani olayların kendi başından geçtiğini düşünerek okuyorsunuz romanı. ama roman bittiğinde kitabın editörü barney simon'ın yazdığı bir sonsözle ve bu sonsözün içinde de bir sürprizle karşılaşıyorsunuz. yani en azından benim için sürpriz oldu diyelim. meğerse bizim dugmore gerçekten de az fırıldak değilmiş. kitapta anlattığı hikayelerin birçoğu aslında kendi uydurduğu, başından hiç geçmemiş hikayelermiş. editörüne otobiyografik bir eser vereceğine dair sözü olmasına rağmen kendine başka bir hayat yaratıp onu anlatmış boetie. simon'ın sonsözünde anlattıklarına göre bir dolandırıcıymış kendisi. bu yüzden otobiyografi olması gereken kitap bir roman oluvermiş. ancak yine de dugmore boetie gibi yaman bir dolandırıcının kitapta anlattıklarının ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu çözmeye çalışmak bile başka bir hoş uğraş oluyor kitabı okuduktan sonra. ayrıca ne kadar yalanla harmanlanmış olsa da romanın ülkenin gerçeklerini anlatmada tamamen başarısızlığa düştüğünü de düşünmüyorum. inanıyorum ki kitaptakilerin çoğu dugmore'un başından geçmediyse bile birçok güney afrikalı siyahinin başından geçmiştir. zira murat belge'nin önsözünden de anlaşılabileceği gibi ırkçılığın akıl almaz bir hal aldığı bir yer güney afrika cumhuriyeti.

    murat belge demişken oradan devam edelim. kitap murat belge çevirisiyle iletişim yayınları'ndan yurtsuzların ülkesi adıyla çıkmış(1990'da). daha önce de aynı çeviriyle cem yayınevi'nden çıkmış sanırım. benim elimdeki iletişim yayınevi'nden. kapak tasarımının berbat olduğunu belirtmem gerek. kitabın içeriğiyle hiç alakası olmayan tuhaf bir kapak. ancak kapak dışında türkçe basımlarında bir sorun olduğunu düşünmüyorum, çeviriden memnun kaldım.

    değinmek istediğim son bir şey daha var ki o da yine kitabın yazarı dugmore boetie ile ilgili. yanlış anlamadıysam bu adamın doğru düzgün bir eğitimi yok. doğru düzgün bir eğitimden kastım üniversite eğitimi falan da değil. o dönemlerde yaşamış bir siyahi için imkansız zaten öyle bir şey. sanırım lise düzeyinde bir eğitimi dahi yok yazarın. ancak dili o kadar yalın ve sadece derdini anlatma amacında ki "işte bu" dedim okurken. bu basit üslubu, samimiyeti ne kadar sevdiğimi ve özlediğimi fark ettim. neden en sevdiğim şairin orhan veli olduğunu, neden halk ozanlarının şiirlerine düşkün olduğumu tekrar hatırladım. bazen sanat yapma kaygısıyla o kadar yorucu oluyor ki yazarlar, insan arada bir böyle nefes almak istiyor.

    kitabı okumadığınız halde yazdıklarımı buraya kadar okuduysanız eğer, manyak mısınız lan? gidin alın okuyun buna vakit ayırana kadar. okuduktan sonra tekrar burada görüşelim.

    bir tek entry'nin sonuna bakanlar için not: kitap bu. yurtsuzların ülkesi diye çevirmişler. okuyun. güzel.
    0 ...