şimdiye kadar gördüğüm en eğlenceli sunumlarına denk geldim. öncelikle hikayeyi anlatayım:
sigaranız varsa spoiler i okuyabilirsiniz sıkılanlar için spoilersiz devam edin.
--- spoiler ---
babamın iş arkadaşı olan kadının biri; "yaptığım işe ek olarak ayda 3000-4000$ kazanacağım, uluslararası bir firmada ek iş yapıyorum." diyerek babamı; işin gizemini söylemeden kendisini merakta bırakmış. babam sormuş ne işi diye kadın söylememiş başta.
aradan geçen birkaç gün sonra kadın babamı arıyor.
-müsaitseniz akşam size gelelim yaptığım işi takdir edelim.
annem soruyor, bey ne işiymiş bu (annem emekli kadın haliyle meraklanıyor).
-ben de bilmiyorum bana da söylemediler.
anladım pazarlamacı olduklarını. işe gizem katınca püf noktanın buradan geçtiğini görmem zor olmadı.
akşam olmak üzere. ben de merak ettim forex için mi geliyorlar acaba 3000-4000$ falan demişler baksana!
kendimi akşama hazırlıyorum, nasıl birileri gelecek acaba. madem forex'den gelecekler, fed başkanını amerikan ekonomisini falan sorayım bari de ters köşe olsunlar diye kafamda akşamın nasıl olacağını kurmaya başladım.
bir kadın bir erkek (erkeğin elinde çanta var takım elbise falan giymiş belli ki işin uzmanı o) geldi eve. annem sağolsun çay falan ikram ediyor ben de tipim genç gösterdiği için önce utangaç çocuğu oynayım bari dedim. kollarımı bağladım yüzümde bebeksi masum bir gülümseme ile dinleme modundayım..
önce mevzu içme suyundan açıldı. güya kadın, firmada çalışıp ek iş yaparak ciddi paralar kazanıyor ama konuşmayı hep bahsettiğim takım elbiseli adam yapıyordu.
adam, damacana su kullanıp kullanmadığımızı sordu, damacana su kullandığımızı öğrenince damacanaların plastiğinin kalite standardını belirleyen teknik konulardan bahsetti. hatırlayanlar vardır, sağlık bakanlığı damacana ile su satan firmaların birçoğuna, ceza kesmişti. sebep ise basit:
damacanaların uygunsuz olması vs.. http://www.saglik.gov.tr/...nda-basin-aciklamasi.html
gene aynı zamanlar pınar firması ile de uğraşan sağlık bakanlığı, firmayı adeta karalamak için, kırmızı et diye satılan ürünlerinde kanatlı hayvan kalıntısı çıktığını belirtmişti.
pınar firması izmir kökenli ve izmir halkının güvenini kazanmış bir firmadır. -konuyu dağıtmayacağım lütfen okumaya devam edin.- işin siyasi boyutuna çok girmeden, sağlık bakanlığı'nın pınar firması ile sırf siyasi gerekçeler yüzünden uğraştığını anladıktan sonra bana da mevzu hakkında güzel malzeme çıkmıştı.
velasılkelam, adam önce plastik şişelerin ne denli zararlı olduğunu gösteren gündüz kuşağında yayınlanan tıp programlarından birini cep telefonundan izletti. bazı kalitedeki damacanaların sağlıksız olduğunu hepimiz biliyorduk. cam şişe sağlıklı gibisinden konuyu hafiften çarpıttı. dikkatimizi dağıtıp esas noktaya ne zaman gelecek diye bekliyordum.
ne iş yapıyorsunuz diye sordum. kadın ihihihi diye hafifçe sesli güldü. beni ciddiye almadı. rolüm başarılı gidiyordu. efendi mülayim bir tipi oynayıp bunları ters köşeye yatıracaktım. çünkü şimdiye kadar hiçbir pazarlamacıdan hayır gelmediği için o an'ı bekliyordum.
--- spoiler ---
son çayını yudumlayan adamımız başladı hikayesine:
-network marketing yapıyoruz. ama işimiz su arıtma cihazı satmak değil. isterseniz cihazı edinmeniz mümkün tabi. içme suyunda klor var kanser yapıyor.... bizim arıtma cihazımız sağlıklı vesaire..
caps lock açık "cihazımızda 300 e yakın alınmış patent var. mercedes'te bile 60 tane falan patent vardır. o yüzden biz bu cihaza arıtmaların mercedes'i diyoruz."
caps lock kapalı.
adamlar ilk açığı vermişlerdi usulca dinliyorum yüzümdeki tebessüm mülayim tiple. mercedes'in 60 patenti varmış vay babağn kemüğüne. apple'ın patent davalarını bir süre takip ettikten sonra adamın fıkra anlattığı kanaatine vardım kendimce *
network marketing sisteminden bahsetmeye başladılar. aylık 45 liraya üye olun daha sonra başkalarını da üye yapın, üye yaptıkça para kazanın, bizden yani sitemiz üzerinden ürünlerimizi de indirimli alabilirsiniz diye. adam, elindeki not defteri büyüklüğünde renkli kağıt ile sunum yapıyor..
daha çok üye yapın daha çok kazanın. aylık şu kadar kazanırsınız falan.. amway i duydunuz mu diye sordu. annem 10 seneden beri biliyormuş. eskiden de iş yerlerine gelirmiş bu tip adamlar ama hiç alışveriş yapmamış inanmaz böyle şeylere.
bu arada bahsettiğim kadın genel olarak suskun. arabaların arkasındaki
kafa sallayıp onaylayan süs köpeği] gibiydi resmen. ara sıra yalandan bir gülümseme o kadar.
adam belli ki ikna gücüne güveniyor ve sunumun neredeyse tamamını kendisi yapıyordu.
daha çok üye yapmak, daha çok satış yaptırmak vaatli ve yükselen grafiklerle sunum sayfasını ilerleten abimiz banker kastelli misali bize şahane bir hayat vaat ediyordu.
sayfalar ilerledikçe elmas gümüş gibi saçma sapan seviyelerden bahsetmeye başladı adam. "ben 3-4 yıldır bu işteyim ve şu an gümüş seviyesindeyim". gümüş seviyesi lafını duyunca yanındaki kadının gözleri açıldı. kim bilir kadın gümüş seviyesi sıfatına ne anlamlar ne umutlar katmış.. gümüş seviyesi ne acaba mason olsan derecen olur diye kendimce dalgamı geçiyordum sessizce.
zümrüt yakut gibi derecelerden ve aylık 10.000-20.000 euro luk kazançlardan bahsetmeye başladı. ulan dedim merkez bankası başkanı erdem başçı faizleri arttırdı dövizler kıpramadı euro tavan yaptı aylık kaç para yapar diye kendimce işi mizaha vurmak için yer aramaya başladım. hesaplayan adamlar*
adamımız çantasından bir katalog çıkardı.
-hatta bir çiftimiz şu anda bilmem ne seviyesinde ve kaybedecekleri bir şeyleri yoktu. bu sistemde tanışıp evlendiler ve şu anda milyon dolarlık birileri oldular. seviyeleri yüksek oldukları için sadece o seviyedeki insanlarla toplantı yapabiliyorlar (kalatog yırtık renkli 2 sayfalık bir şey. üzerinde mart 2012 yazıyor. içindeki sayfalarda mutlu aile pozu veren resimler...).
lütfen konuşmayı hafızanızda tutun geri döneceğim..
annem konuşmadan sıkılmaya başladı. gözler üzerimde babam ise pasif dinleme modunda. benim ne diyeceğimi merak ediyorlar. ben ise kandırılmış saf mülayim çocuğu oynamaya devam ediyorum.
-evet 3-5 sene içerisinde emekli olup euro'lar kazanmak istiyorum!
bu lafı duyunca adamımızın göz bebekleri adeta $ işareti oldu. muhtemelen içinden, "voliyi vurduk" diyordu.
annem, "teşekkür ederiz böyle bir şey için vaktimiz yok." diye konu kapatmaya çalıştı. adam ise benden yana açık arıyordu. "evin oğlunu ikna etsek gerisi gelir." herhalde diye.
baktı ki şansı yaver gitmeyecek bu sefer ürünlerini satmak için 90.derecelik manevra yapmaya başladı.
kaptannn kaptannn önümüzde buzdağı var dümeni kırın yoksa batmaz denilen titanic buzdağına çarpacak kaptannnn! sancakkkkk! dümeni kırın!
haydi aslan parçası ikna et beni. arıtma cihazında yeterli sayıda patent göremedim, vaat ettiğin titan saadet zinciri misali arkadaşlarımı gruba üye yaparak ortalıkta avoncu teyzeler gibi dolaşmak bana göre değil, ürünlerinle büyüle beni!
adam: -milan'ı biliyor musunuz?
ben: italyan takımı evet?
a: milan takımı bile bizim vitamin hapımızı kullanıyor ve dünya'da doping özelliği göstermeyen tek ilaç!
ben: aaa hadi ya adı ne?
a: nutriway! üstelik bunu milli voleybolcularımız bile kullanıyor!
iç ses: ulan ben hasta olmamak için ayda yarım kilo bal pekmez tüketen biriyim kafa buluyor bu ibne benle herhalde. vitamin dedi yahu. unutkanlık başlasa bende b12 alacağıma ete demire abanırım daha iyi. ilaçla 1 haftada ilaçsız 7 günde iyileşirsin!
şimdiye kadar vitamin hapları da kullandım gerçekten kayda değer hiçbir faydasını göremediğimden söylüyorum bunları.
ben: vayyyyyyy milli voleybolcular demek iyi bir şey olmalı ilacınız..
adam: evet tamamen bitkisel.
bak şimdi muhabbeti iyi dinle bu süreçte kadın devreye giriyor:
bu ilaç o kadar doğal ve organik ki, kutusu mısır koçanından yapılıp ve üzerindeki yazılar bile bilmem ne lifinden yazılıyor!
iç ses: yenilebilinir prezervatifiniz var mı hani organik? neticede yenilebilir kayganlaştırıcı var da tamamen organik!
adamlar alenen gergedan boynuzu satıyor. zerre faydası olmayan sadece plasebo etkisigöstereceğini tahmin ettiğim ilaç.
adam cep telefonundan video açıyor izleyeleyim diye.
----------------------lütfen dikkat!----------------------
videoda, sistem sayesinde tanışan çiftimizin erkek hasmı ali bilmem ne beyfendi var. videoda hastalanırsak ne yaparız limon yeriz c vitamini vardır faydalı diye olaya giriyor. oynatalım uğurcum:
yani küçükken david copperfield' ler, mandrake' ler izleyen ben böyle büyülenmemiştim. çünkü bir nevi tentürdiyot olan baticon'un rengini, soğuk algınlığına iyi gelen ve içerisinde c vitamini bulunduran limon sıkmakla garip bir şov yapmaya çalışmış bu adam. sonra da kendi organik ilaçlarını baticon'a atınca sözde serbest radikaller çözünüp tepkime sonrası su rengine kısaca renksiz hale geldiğinde ürünün faydalı olacağını düşündürüyor adam bize.
birader kırmızı renkli bir kimyasal sıvıyı renksiz hale getirmek için yaptığın kimyasal olayla kafa mı buluyorsun!? bu neyin kafası?
ee dedim devam edin başka ne ürünler satıyorsunuz. sinirlenmeye başladım çünkü enayi yerine konulmayı hiç sevmem.
mutfaktan 2 bardak istedi içinde su olan. 2 de kaşık. bir de zeytinyağı var ortada.
adamımız zeytinyağını 2 kaşığa da sürüyor. bakın diyor "yemeğimizi yemiş varsayın ve kaşıkta yağ lekesi kaldı. şimdi öncelikle sizin bulaşık deterjanınızı dökelim kaşığa."
kadın, adeta kaşıkta komple bal var gibi yoğun bir şekilde bulaşık deterjanından döktü yağlı kaşığın birine.
adam da su dolu bardağa soktu kaşığı ve karıştırdı adeta videodaki ali gibi. sonra dedi ki bakın kaşıkta bulaşık lekesi kaldı şimdi de bizim kullandığımız bulaşık temizleyiciye bakalım.
kendi bulaşık deterjanları su bazlı olduğu için (kimyacılar bilir viskozitesi düşük) zeytinyAĞı ile çabuk karıştı ve haliyle yoğunluk farkından ötürü zeytinyağı hemen üste çıktı. akabinde ise su dolu bardağa kaşığı daldırıp karıştırdı. sonra da bardaktan ufak bir yudum içti. bu bulaşık deterjanımız organiktir sağlıklıdır diye. tıpkı çernobil faciasısonrası çay içen bakanımız gibiydi: http://gundem.milliyet.co....2011/1458256/default.htm
baktım ki sırada organik yağ çözücü sunumu var sıkılmaya başladım. odama gittim. kütüphanemde bulunan bir kitabı hediye edecektim onlara.
elimde kitap, vurdum tekmeyi girdim komutanın odasına misali oturdum karşılarına. baktım hala bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar bizimkilere. laflarını kestim:
ben:dostum sen para kazanma vaadi veriyorsun bana değil mi?
adam:evet
bak bu kitabı okursan zengin olursun en azından bu da aynı vaatte bulunuyor!
adam birden heyecanlandı. belli ki umut tacirleri adamı öyle bir kandırmışlar ki adamın para kazandırma vaadi üzerine aynı vaadi ben o'na yaptığımda kendisinin gözleri parlamıştı. hani yalan söyleyen arkadaşınız sizin genelde doğru söylediğinizi varsayar ama siz o'na ilginç bir yalan söylediğinizde etkilenir ya. o hesap..
adam birden heyecanlandı yazarı kimmiş araştırayım bari dedi. kitap hediyem olsun sana dedim. üniversite ilk yıllarımda ekonomi dergisinden eşantiyon verilen bir kitap. gerçekten adam para kazanmak için o kadar umut dolu ki bana ve aileme vaat ettiği para kazandırma umudu hikayesine kendisini bile inandırmış durumda.
siz beni ve ailemi saf mı sanıyorsunuz diye kükredim.
baticon'un rengini değiştirmek, sizin sözde vitamin hapınızın faydalı olması ile ne alakası var!? o zaman ben de maviyi kırmızı yapıp size bunu satayım ne dersiniz?
adamın eli hafiften titremeye başladı. kadın devreye girecekti ki devam ettim:
-su ile zeytinyağı hilesi de çok komik. siz fizik kimya okumadınız mı yahu, bunların yoğunlukları farklı haliyle zeytinyağı su ile karşılaştığında zeytinyağı üste çıkacak!
kadın: ama annenize sordum ayçiçek yağı kullanmıyor dedi.
ben: yahu ne alakası var!? istersen motor yağı kullan. yoğunlukları farklı diyorum sana!
kadın da haliyle refleksif olarak savunma moduna geçti ama çıkışları işe yaramadı.
ben: ayrıca ürününüz madem ki iddialı neden kendinize güvenip reklamlarda dönmüyor?
adam: işte aracı olmasın reklam olursa aracılar olacak maliyetler artacak haliyle ürünü pahalıya alacaksınız. internetten doğrudan alın indirimli diye.
"buraya kadar gelmişsiziniz zahmet olmuş vaktinizi aldık kusura bakmayın" diyerek kapıyı göstermeye çalıştım.
adam hafiften kızarmaya başladı.
çantasını toparlamaya koyuldu gidecek artık utandı ama bu işe kendini o kadar inandırmış ki dediklerimin gerçekliğinin hala farkında bile değil. tek umudu para kazanmak zengin olmak. oysa ayın 9'u, 19'u ve 29'unda milli piyango alsa şansı daha fazla!
baktı ki benden yana şansları yok sustum. adam son hamlelerini oynuyor 2-3 hamle sonra mat olacak belli ama satranç oynayanlar bilir pat diye bir şey vardır. en azından berabere bitirmek!
anneme diyor ki:
isterseniz bilmem nerdeki şubemize gelebilir yetkililerimizle görüşebilirsiniz. ücretsiz kremlerimizi denemiş görmüş olursunuz hem.
ben: baba gördün mü milyon dolarlık adamlar geliyor gene *
(yahu elmas yakut seviyelerini alınca hani sadece bu seviyedeki adamlar birbirleri ile konuşabiliyorlardı? ne oldu da sisteme yeni girecek olan adam, güya elmaslı yakutlu seviyedeki adamla konuşabilecek raddeye ulaştı!?)
(kerata kendi ikna edemedi başarısız oldu da üst amirlerini devreye sokmaya çalışıyor).
annemden de aldıkları red yanıtı üzerine yarışmacılarımız barajı geçemeden hüzünle evden ayrılırlarken, adam ve kadının veda aşamasında benim elimi sıkmamalarını galibiyet olarak yorumladım kendimce.
bu arada pazarlamacıların en temel özelliği, bunların ikna kabiliyetleri güçlü olması gerek. benim için harika bir tecrübe oldu. videodaki ve de sözde zengin olan ali dinler'in özgeçmişini inceledim ve bakın ortaya ne çıktı:
"ali dinler Bir GSM operatörünün Çağrı Merkezi Yöneticiliğini ve Eğitim Müdürlüğünü yaptı."
bunların yani pazarlamacıların işi gereği sürekli insanlarla görüşüyor olması ve de ikna etkilerinin yüksek olması pazarlamacı olduğu sonucu falan pek de tesadüf değil aslında.
zaten pazarlama işinin başında böyle birinin olup da alt kesimde sözde altın-gümüş seviyelerinde olan üyelerin adeta beginner olması kısaca konuşma yeteneklerinin zayıf olması beni hiç şaşırtmadı.
sistemlerine üye olmadım, ürünlerini hiç kullanmadım lakin benim mantığım şuna çalışır: occam'ın usturası!
1-öncelikle ürününüze güveniyor olsanız reklam vermeseniz bile piyasada 10 yıldan fazla bulunuyorsanız böyle şeylere gerek bile kalmaz zaten ürünün güvenilirliğinden ötürü kendi kendini reklam eder.
2-kardeş, sen zaten evime gelip çayımı içmişsin afiyet olsun lakin baticon'a attığın sözde vitamin ilacı ile sıvının rengini değiştirme hilesi ve akabinde de su bazlı sözde organik bulaşık deterjanın ile zeytinyağını karıştırıp, bakın zeytinyağı ayrıştı yani bulaşık lekeleri çıkıyor gibi saçma sapan laflarla kimseye güven veremeyeceğin gibi karşındakini enayi yerine koyman,
kaldı ki suyun neden üstten donduğunu sütün neden alttan donması olayını sana bunun sihir gibi olduğu şeklinde açıklamaya kalksam yaradanın işi ya da amway'in buna da yeterli bir açıklaması vardır diye işin içinden çıkmaya çalışmak gibi samimiyetsiz manevralarla düzenbazlıklar kurmaya çalışacak olabilmen oldukça ahlaksız.
eve sihirbaz çağırsam daha güzel şov yapardı yeminle!
biri aref ghafouri mi dedi?
önce o sayısal sonuçlarını tuttursun *