FRANSA'nın Avrupa Birliği işlerinden Sorumlu bayan Bakanı Claudie Haignere, meğer 1996'da uzaya gönderilen Uluslararası Uzay istasyonu'na da füzelenip orada yaşamış olan, Avrupalı ilk kadın astronotmuş.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e şöyle anlatmış uzay istasyonundaki izlenimlerini:
- istasyon dünyanın etrafında her gün 16 kez dönüyor. Boğaziçi'nde günde 16 kez gündoğumunu izlemek kadar güzel bir duygu. Genç kuşaklar için gerçekleşmekte olan bir rüya uzay istasyonu...
***
2500 yıl önce yaşamış olan Sokrates, sanki "yer" küresine uzay istasyonundan bakarcasına şöyle demişti:
- Ben ne Atinalı, ne Yunanlıyım; ben dünyalıyım...
***
insan sürülerinin tepesine kurulup, saltanat sürme hırsına kapılmış mesleksiz bir yığın çarpık beyinli imparator, kral, hükümdar, diktatör, demagoglarla; onların el etek ve ayak öpücü takım taklavatının, insan sürülerini kazıklamak için uçurdukları tatava balonlarını da patlatmayı seven bir yığın "deha" geçti yeryüzünden...
Örneğin Einstein da şöyle diyordu:
- Emre bağlı bir kahramanlıkla, şuursuz bir şiddet ve vatanseverlik adına yapılan onca anlamsız saçmalık... Bütün bunlardan nasıl da nefret ediyorum.
***
Buralardan da tatava balonlarını patlatmayı seven epey kimse çıktı. işte Pir Sultan Abdal:
Sofu dedikleri bir kolay iştir
Erenler gördüğü bir engin düştür
Eti yok kanı yok bir uçar kuştur
O kuşun adını bilenler gelsin
***
Şayet bugün Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, "Türkiye'nin sırtındaki kirli gömleği çıkartacağız", demek gereğini duyuyorsa ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, daha önceki dönemlerde bütçe yasalarının, görünmeyen bin bir tırtıl tarafından nasıl tırtıklandığını açıklamaya başlamışsa...
Böylesi bir iç talan bataklığına yuvarlanmışlığın kökünde; ilk ve ortaöğretimde okutulan ve Türkiye Bilimler Akademisi'yle Tarih Vakfı'nın yaptığı incelemeler sonucu, "ayıplı mal" olarak damgalanan 190 ders kitabındaki; bilimsel objektifliği hançerleyen, ırkçılıkla hamasetçiliği pompalayan ve ekonomik saydamlıkları perdeleyerek, Hazine'den geçinenleri tabulaştıran öğelerin; hiç mi payı yoktur?
***
Oysa Uzay Çağı'yla bütünleşmek zorunda olan genç kuşaklara; havı dökülmüş eski sloganların tozunu kimlerin silkelemeye başlamış olduğu da öğretilmemeli miydi?
Örneğin işte Oscar Wilde'ın çın çın çınlayan bir sözü:
- Vatanseverlik, zalimlerin erdemidir.
ingiliz yazarı Richard Aldington'un ise, balon patlatma iğnesi çuvaldıza dönüşmüş:
- Milliyetçilik, kendi bokunun üzerinde öten salak bir horozdur.
***
Şöyle rahat, gülücüklü, sümbül kokulu geniş bir nefes alarak düşünelim, Einstein, Oscar Wilde, Richard Aldington şayet Türkiye'de yaşasalardı; acaba eserleri, düşünceleri, adları ne kadar değerlendirilirdi?
***
"Ben bir Türk'üm, dinim cinsim uludur" tipi bir hamasetçilik silindirinin altından bir türlü kurtulamayan Türkiye'nin, gele gele geldiği yer neresi?
"Nüfusunun yaşam kalitesi" açısından, Yunanistan'ın 60 basamak altına düşmüş olması...
Kirli ülkeler sıralamasında da, Gana, Tanzanya, Pakistan gibi ülkelerle aynı düzeyde olması...
***
Onca cart curt; sonra da bütçenin yüzde 36'sının sadece iç ve dış borç faizlerine ayrılması ve uzanıp durmak Kopenhag kriterlerine; Avrupa vatandaşlığına erişebilmek için...
***
Kafaların takozlaşmasına karşı çıkanlar sayesinde izlenebiliyor "yer" küresi, Uluslararası Uzay istasyonu'ndan...
Bakın ingiliz matematikçi ve düşünürü Bertrand Russell da ne demiş:
- Vatanseverlik, saçma sapan nedenlerle ölmeye ve öldürmeye hevesli olmaktır.
***
Keşke Irak'la Filistin'deki hipnotize edilmiş canlı bombalar da, Russell'ın ufuklarıyla tanışmış olabilseydi...
ABD'deki üniversite rektörlerinden ve Senatör Eugene V. Debs de şöyle demiş:
- Vatan sevgisine düğümlenmiş toplumlar; demokrasilerde dahi çocukları iyi yetiştirmenin yolunun, daha gösterişli bayrak törenlerinden geçtiğini sanıyorlar...
***
Bizde Orhan Veli de, tatava balonlarını nazikçe patlatan ozanlardan biriydi:
Neler yapmadık bu vatan için;
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik...
* * *
Hiç kuşkunuz olmasın, bir gün Üçüncü Dünya ülkelerinde de; getirisi biter hamasetçi naralar arkasında karmanyola fırdöndülerinin. Madem ki uzaydan, minicik "yer" küresini izlemiş bayan astronotlar da, bakan olmaya başladı...
Çünkü onlar artık Halil Nihat'ın dediği gibi, "Bakan değil, görendir."
***
Balon patlatmayı seven az kalem geçmedi buralardan da...
Soyadı Yasası'ndaki yapaylığa ters bir fiske vurmak isteyen Refik Halit, "Karay" soyadını almıştı. isterseniz bir de tersten okuyun "Karay"ı...
Kah kah, kih kih... Doğrusu eğlencelidir şu dünya ama, bazı dubaracı bölgeleri de, bir hayli sakıncalı olmasa...