daha şimdi küçücük bir çocuk gördüm, bizim kalın montlarımız onun ince bir kazağı vardı üstünde.
küçücük bir çocuk; şeker tutması gereken elleri bitkince bizden gelecek paraya açılmış.
neydi bu saatte o çocuğu orada bekleten? neydi diğer çocuklardan farkı?
daha geçenlerde yaşlı bir teyze gördüm. onun da üstü başı incecikti. örgü örmesi gereken ellerinde almam için yalvardığı selpak mendil vardı.
utanıyorum bu dünyada bunca acı varken kendi dertlerimden.
üşüyen bir çocuk için montumdan,
aç insanlar için buzdolabımdan,
şuan sadece bunu yazmaktan başka bir şey elimden gelmediği için utanıyorum.
sadece o küçücük çocuğun eline bir kaç kuruş ve çikolata koyabildiğim için utanıyorum.