şöyleki efendim istanbul' bir dostunuz sizi durduk yere arar ve "selam naber koçum. bak bizim hanımın işyerinde şöyle böyle bir hanım kızımız var okumuş etmiş, kurda kuşa yem olmasın. oğlum tam senlik, fotonu gösterdik seni çok beğendi gelsin bi görüşelim diyor. atla çaabuk gel" diye bir kaç cümle zırvalar ve ogüne kadar evlilik, aile, birey, çocuk, yuva, görücü üsulu, hane reisliği ne demektir düşünmeyen siz hayatınızı baştan sona gözden geçirip yargılamaya başlarsınız. içiniz içinizi yer hatta hiç eksik olmamanıza rağmen bi eksiklik hisedersiniz. işte o eksiklik eşeğin aklına gelen karpuz kabuğudur. sazan gibi atlayıp gidersiniz istanbula o karpuz kabuğunu görmek için.