hayatta kediseven bir insan olamadım. arkadaş evlerindeki kedilerden tiksindim, balkonlara kaçtım, o eve de bir daha gitmedim zaten. sürekli bir şey düşünüyorlarmış, dünyayı ele geçireceklermiş de doğru zamanı bekliyorlarmış gibi öyle rahat tavırlarından işkillendim hep.
bilinçaltımda nankör olduklarına dair güçlü envanterlerim de vardı zaten.
sonra bir gün, karşı komşum kızlar tatile giderken kedilerini bana bırakmayı teklif ettiler.
düşünmeden kabul ettim. ne demek canım, tabi bakarım dedim. hem bana da arkadaş olur ıvır zıvır laflar ettim.
"ah çok iyisin mükemmelsin" faslı geçip de kediyle başbaşa kalınca bir sigara yakıp düşündüm.
"değer miydi" diye.
daha ilk günden evin ağzına sıçtı. ne lavaboda duran yıkanmış bardaklar kaldı yalanmadık, ne koltuk kaldı tırnak geçirilip esnenmedik. sanki evin sahibi o, ben misafirim evde. öyle pis bir rahatlık içinde.
başköşeye oturmalar, kafasına göre uyuyup uyanmalar. sonra beni takip etmeye başladı bu. evde nereye gitsem pıt hemen arkamda. ayaklarımın dibinde, böyle bir sırnaşmalar, oynaşmalar.
bir kaç kere dövünce uzaklaşır gibi oldu sonra hiç birşey olmamış gibi yanıma gelip benimle uyumaya çalıştı.
gel zaman git zaman ben buna bir alıştım, bir güzel güzel vakit geçirir olduk anlatamam. okuldan eve dönme sebebim oldu çıktı. onunla oturuyoruz, tatlı tatlı muhabbet ediyoruz, o benim ayağımın dibinde uzanırken ben kitap okuyorum, huzurlu ve sakin taraflarını öğretiyor hayatın bana. ben de rahatım artık evde. hiç derdim tasam yokmuş gibi davranıp, canım ne isterse onu yapıyorum. arkadaşlarım gelip seviyorlar, bi gece de bizde kalsın diye kikirdiyorlar, yok diyorum, hayatta olmaz.
alıştı o bana bi kere.
envai çeşit mama aldım getirdim, sütler ballar, mesirmacunları, yemedim yedirdim.
derken bir gün topu topu bir çöp poşetini içeriden alıp kapının hemen önüne koyma süresi içerisinde, aralık duran kapıdan yangın yerinden kaçarmışçasına füyuvv diye süzülüp kaçıverdi.
lan nooldu?
yaşadıklarımızın hepsi yalan mıydı?
o saatlerce seninle halının üstünde kağıtçılık oynamamız, tenis topuyla döndürgeççilik oynamamız, birbirimize doğru koşup patilerimizi karate yapar gibi kıvırmacalarımız, vay anasını hepsi bir yanılsama mıydı yani?!
kendimi aldatılmış ve kullanılmış gibi hissettim, fena oldum.
koştum gittim, tarım tarım taradım muhiti yok, yer yarıldı o içinde koloni kurdu sanki. çaresiz döndüm eve.
internetten kedi psikolojisi ve özellikle de evden kaçan kedilerin geri dönme ihtimalleri üzerine bir sürü makale okudum. aradan tam 2 gün geçti. arayan sahiplerine de "hehe şu an uyuyor, çok eğleniyoruz, rahat olun" diye sıkma portakal yaptım. bütün hayatım kabusa döndü.
ihanetin yükünü omzumdan atamadan, sahiplerine ne cevap vereceğim onu düşünemeden, kederimden ve şaşkınlığımdan ne yapacağımı şaşırmışken okuldan dönüşte kapının önünde yatarken buldum kedimi. ** sevgilimin dönüşüne bile bu kadar içten ve hesapsız sevinmemiştim ben..
havalara atıp tuttum kokladım, patilerini yıkadım. neley yaşadın dışarda kujum, çok mu kötü dışayılayı, döndün mü şen bana diye sevdim onu.
şimdi salonda tv seyrediyor, ve ben kapıyı bazen mahsus açık bırakıyorum, kaçarsa kaçsın, kendi hayatı.