Bir kuş, kanadını bir sofînin kırdığından şikâyet ile Hz. Süleyman'a gelir.
Hz. Süleyman da o kuşun şikâyetçi olduğu sofîyi huzuruna getirtip sorar:
-- Bak, bu kuş senden şikâyetçi. Niye kırdın kanadını?
Sofî kendini savunur:
-- Sultanım, Allah bu mahlûkatı âdemoğlunun emrine musahhar kılmıştır. Ben
bu kuşu avlamak istedim. Yine de ona kaçması için fırsat verdim, fakat o
bekledi. Adeta *"gel beni tut, ne istiyorsan yap" *dedi. Ben de bana teslim
olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O
esnada da kanadını incittim.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner:
-- Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış.
Neticede sen kendini savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye
şikâyet ediyorsun.
Kuş itiraz eder:
-- Efendim, avcı olsaydı o zaman hemen kaçardım. Ben onu sofî kıyafetinde
gördüğüm için kaçmadım. Bundan bana zarar gelmez diye düşündüm.
Hz. Süleyman bu savunmayı beğenir ve kuşu haklı bulur. Kısasın yerine
gelmesi için *"sofînin kolunu kırın"* diye emreder.
Kuş sofiye acır:
-- Efendim, öyle yapmayın!
-- Ne yapayım?
-- Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileştikten sonra aynı şeyi yine
yapabilir.
-- Peki, ne yapalım?
-- Siz bunu sofî kıyafetinden, libasından sıyırın! Sıyırın ki diğer kuşlar
benim gibi aldanmasın!