tolkien bu kutsal kitabı, vatanı ingiltere'ye armağan etmiş. aslında eseri yazmaktaki amaçlarından biri de ingiltere'nin kendi hikayesinin olmamasıymış. gerekli yerden başlayarak alıntı yapıyorum hemen :
--- tolkien'in milton waldman'a yazdığı bir mektuptan,1951 ---
* ithaki yayınları *
"...ama başlangıçta yine çok temel meraklarımdan biri, mit (alegori değil!), masal ve hepsinden çok, masalla tarihin kıyısında duran bir kahramanlık hikayesi yazmaktı, ki bu türde eserlerden benim beğenime uygun olanı(ulaşabildiklerim arasında) yok denecek kadar azdır... ayıca, -kulağa çok saçma gelmediğini umut ediyorum- çocukluğumdan beri sevgili ülkemin bu konudaki yoksulluğunun acısını duydum: kendi hikayesi yoktu (kendi dili ve kökenleriyle bağlantılı); olanlar da benim aradığım ve başka diyarların efsanelerinde (bir parça da olsa) bulduğum nitelikte değildi. bu türde bir tat yunan, kelt, roma, germen, iskandinav ve fin (beni yürekten etkilemiştir.) efsanelerinde vardı, ama mütevazı destan kitapları dışında ingilizcede hiçbir şey yoktu. tabi arthur dönemine dair hikayeler vardı ve güçlü olmasına güçlüydü; ama eksik gedik anlatılarak, dile öyle yerleştirmişlerdi ve ingiliz değil, britanya topraklarına mal edilmişlerdi, ayrıca benim aradığım şeyin yerini tutmuyorlardı. bir kere "peri" hikayeleri sayıca fazla, çok fantastik, uyumsuz ve tekrar dayalıydı. daha da önemlisi fazlasıyla hıristiyan öğeler barındırıyorlardı ve dinsel bir nitelik kazanmışlardı.
tam anlamlandıramadığım sebeplerden ötürü, bu bana çok tehlikeli görünüyor. mit ve masal, tüm diğer sanatlar gibi, çözümleri noktasında ahlaki ve dinsel gerçekleri(ya da hataları) içermeli ve yansıtmalıdır, ama "gerçek" dünyada karşımıza çıkan bilindik anlamıyla ve açık bir şekilde değil.
gülme lütfen! ama bir zamanlar (o burnu büyüklüğümden eser yok şimdi) geniş ve evrenin yaradılışına ilişkin olanla, romantik masalı birleştiren destansı bir hikaye kurmayı kafama koymuştum;bu hikayeyi de sadece vatanıma, ingiltere'ye ithaf edecektim. tam da benim arayıp durduğum tarzı ve niteliği taşıyan bir anlatı olacaktı; biraz mesafeli ve açık, bizim "havamızı" anımsatan (kuzaybatının havası ve toprağı, yani britanya ve avrupa'nın o kısımları: italya ya da ege değil; tabii biraz da doğu) ve hikaye akıp giderken (eğer becerebilseydim) bazılarının kelt olarak nitelediği zarif, kolay bulunmaz güzelliğe sahip "yüksek" bir tınıda olacaktı; kalabalıkların sıradanlığından sıyrılmış ve uzun zamandır şiirlerde yaşatılan bir ülkenin insanlarına hitap eden bir tat verecekti. bu müthiş hikayelerden bazısını bitirecek, bazılarını karalama halinde taslak olarak bırakacaktım. hikayelerin oluşurtuğu her bir çember, görkemli bir bütüne bağlı olacaktı, yine de ressamlara, müzisyenlere ve tiyatroculara hünerlerini gösterecekleri bir alan açacaktı. saçma."
---- alıntı bitti ---
belki sen şimdi bize uzaklardan bakıp kıs kıs gülüyorsun, peter jackson'a "orası öyle olmayacaktı aptal!" diyerek küfürler ediyorsun, yarattığın kültürün bu denli benimsenmesine akıl sır erdiremiyorsun, forumlarda, pc oyunlarında vs. eserlerinin yaşatılmasına inanmakta zorlanıyorsun, o bahsettiğin ressam, müzisyen, tiyatrocuların hünerlerini gösterecekleri o alanı "gerçekten" yarattığına şaşırıp kalıyorsun. ya da kalmıyorsun, bilmiyorum.
ama şunu söylemek isterim ki, sadece "vatanın" değil, tüm dünya olarak sana çok şey borçluyuz.
bizi biraz bu irin dolu dünyadan koparıp, kendi dünyanın güzelliğiyle buluşturduğun için.