O, kendini tanıyor; başkalarına inanıyor; bu çelişki her şeyini bir testere gibi doğruyor.
O, ne cüretkar, ne de pervasız. Ürkek de değil. Özgür bir yaşam onu korkutmazdı.
Ama böyle bir yaşam ihsan edilmedi ona, ama bu da tasalandırmıyor onu, doğrusu kendisi için tasalanmıyor bile.
Ama hiç tanımadığı birisi var ki, sürekli onun için, sadece onun için tasalanıyor.
Birisinin kendine yönelik tasaları, özellikle bu tasaların sürekli olması,
yalnızlık anlarında işkence eden bir baş ağrısı yapıyor onda.