az önce, ülkesi büyük britanya'yı davis cup'ta çeyrek finale taşıma başarısını gösteren iskoç tenisçidir.
britanya tenisine katkıları, son 2 yılda en üst düzeye ulaşmıştır. 77 yıl aradan sonra, ülkesine ilk kez wimbledon şampiyonluğu getirmiştir. bununla yetinmeyip, 79 yıl aradan sonra ilk kez, ülkesine davis cup'ta gruptan çıkma başarısını yaşatmıştır. hem de amerika birleşik devletleri'ni eleyerek. bunun anlamı da ayrıdır. zira büyük britanya davis cup takımı, abd'yi 28 yıldır eleyemiyordu. yine andy murray'nin katkılarıyla, bu da başarılmıştır.
verildi mi bilmiyorum fakat verilmediyse de, kendisine en kısa zamanda sir unvanı olsun, devlet nişanı olsun, sembolik anahtar neyin bi' şeyler verilmelidir. basit gibi görünse de, bu tür sembolik hediyeler, oyuncular için çok şey ifade eder. türkiye mantığıyla düşünelim, farzet ki a milli futbol takımındasın, ülken adına dünya kupasında 20 gol atıyorsun ve devlet seni ödüllendiriyor. (hani bizimkiler yapmaz da, diyelim ki yaptılar) ne büyük şeref değil mi? bu tarz şeyler önemli.
konudan çok kopmadan, murray'e dönelim.
bu kıvırcık adam, çok da hırslı aynı zamanda. yeni nesilde hep var bu hırs efenim, anlayabilmiş değilim ama hepsi ayrı soğukkanlı görünmeye çalışıyor. Federer hariç (o zaten yeni nesil değil de) bunu başarabilen bir tenisçi yok. o yumruk sıkılacak, hırslıysan bağırıp çağırılacak. bu da onlardan işte.
şanssız da. djokovic ve nadal'la aynı döneme denk gelmesi. öyle arada çıkıp birkaç turnuva kazanmasına sebebiyet vermiştir. yazık olmuştur aslında, düşün ki 10 yılda 3 tane messi çıkıyor ortaya. olmaz tabi, zamanlama kötü olmuş.