bizim kültürümüzde daima çerkes kızından, çerkes kadının güzelliği ve öneminden bahsedilir. "o seteneydir, seteney gibidir" ifadelerini çokça duyarız. çerkes kadını ve önemine binaen küçük bir hikaye vardır;
yaşlı bir adıge kadınının savaşta üç oğlu varmış. bunlardan ikisi savaşta can vermişler ve kadının son kalan oğlunu da kan içinde can çekişirken bir atın sırtında kapıya getirmişler bir gün. yaralı adam kapısının önüne gelir gelmez bir kelime dahi söyleyemeden boş bir çuval gibi atın üzerinden yuvarlanıp anasının ayakları dibine düşmüş ve oracıkta can vermiş. kadın hiç bir telaş göstermeden oğlunu getirenlere dönüp sormuş:
oğullarım yiğitçe savaştılar mı?
diğerleri cevaplamışlar
evet, kahramanca savaştılar, düşman karşısında asla geriye dönmeksizin yiğitçe mücadele ettiler.
kadın bu sözü duyduktan sonra ancak ölen oğulları için ağlamaya başlamış. bir yandan ağlayıp bir yandan "babalarına yakışır şekilde yaşayıp ölen yiğit oğullarım, güzel evlatlarım" diyerek ağıtlar yakıyormuş. kadın bir an duralamış ağlamasını kesmiş ve şöyle söylemiş: "hayır ben şanssız, bahtsız bir kadın değilim, yüreğim rahat oğullarımın akibetlerini bilerek, yiğitçe kahramanca öldüklerinden emin olarak evlatlarım için ağlayıp yas tutacağım, ama şanssız ve bahtsız değilim."