Acziyetin dışavurumudur. En büyük hakaret bedene ve ruha. Her şeyden ümidi kesip bunları değiştiremeyeceğini kabullenen biçarelerin son çaresi. Ne kadar çaredir orası da tartışılır. Bu dünyanın bir sis perdesi olduğunu kabul eden şahsım adına tam anlamıyla bir gerzekliktir.
Verilen canın komşudan ödünç alınan bir kaptan farkı olmadığını düşünüyorum. Ve komşudan ödünç aldığın kabı kendi tasarrufların ölçüsünde kırmak ne denli evrensel ahlak ve etikle bağdaşır? Şüpheliyim açıkçası. Canın, ruhun , enerjinin nasıl zikrederseniz zikredin korunmaya çalışılması, sadakat gösterilmesi gereken bir emanet olduğu bilincinden uzaklaşan kişilerin bilinçsiz ve etik dışı hareketidir intihar. intihar edecek kıvama gelecek hareketlerde bulunduysa insan, onu düzeltmeye çalışmalı yok hayat onu o noktaya getirdiyse hayata direnmeli adeta inadına yaşayarak sabır deryalarında yükselmeli ve emanet sahibinin de tebessümlerine mazhar olmalıdır. Emin olun ki zamandan ve mekanda bağımsız canlılarız. Nurundan üflendiğimiz yaradan gibiyiz tıpkı. O nasıl ebedi ise biz de o denli ebediyiz. Çünkü yok olmayacağız, her nerede olursak olalım yok olmayacağız. Belki boyut değiştirecek belki tekamül edeceğiz ama hep baki kalacağız. Buradan en-el hakk durumunu kıçından anlayanlara selam ederim. Sadece onun izin verdiği ölçüde baki olduğumuzu anlatmak bütün meramım. Ve acıya, belaya tahammül etmeden terki diyar etmeyi uygun görenleri başka alemlerde de belasız, musibetsiz huzurlu bir şekilde hayat bulabileceğini düşünmüyorum. Ne de olsa allah sabredenlerle birliktedir.