Bu memlekete kim zarar verdi, onu konuşalım bir de. Cezaevindeki çocuklara işkence ettiler. 19-20 yaşındaki çocuklara sokaklarda pusu kurdular, öldürdüler. Üçüncü köprüyü yapmak için milyonlarca ağacı kestiler. Kuşların bile göç yolunu değiştirdiler. Bize de bu arada köprünün adını tartıştırdılar. istanbulda kalan son doğa parçasını katledecek köprüye verilecek en uygun isim Yavuz Sultan Selimdir zaten, bunun daha nesini tartışıyoruz ki. işte bu icraatları yapanların hiçbiri içki içmiyor. Memleketin anasını meyve suyu içenler sikti.
Biz Cine 5i şifreli izleyip otuz bir çekerken, bize ahlak dersi verenler çoluğa çocuğa tecavüz etmiş haberimiz yok. Biz bakkaldan gofret çaldık diye yirmi senedir vicdan azabı çekerken adamlar koşan atların nalını çalmış haberimiz yok. Ben dört buçuk milyon dolar çalsam, benim babam da karakola gelirdi. Polisleri görevden almaya değil, beni dövmeye gelirdi. Ama gelemez. Çünkü elli yaşında öldü. Kaldırıldığı devlet hastanesinde yeterli teçhizat olmadığı için Bursaya sevk edilirken ambulansta öldü. Çünkü o hastaneye teçhizat alınması için kullanılması gereken paraları çaldılar. Onlar babalarının nüfuzuyla çalarken biz babamızı mezara koyduk. işte cezaevlerinde yatanlar değil bunlardır gerçek hırsızlar! Sadece para pul mevzusu da değil konu. Türkiyenin ruhunu çaldılar. Ruh hırsızları! Hatıra hırsızları! At hırsızları! Kuş hırsızları! Amına kodumun hırsızları! Üçüncü köprünün adını da Bilal Erdoğan köprüsü koyun
`
Emrah Serbes - Ot Dergisi, Şubat 2014`
katılmadığım bir kaç nokta olmasına rağmen paylaşmak istedim.