1989 yılında fast food ve hızlı yaşam tarzına karşı carlo petrini öncülüğünde başlamış "slow food" hareketi beraberinde slow city (citta slow) akımını getirmiştir.
slow food temelde, insanların kendi kültürlerinden uzak, standartlaştırılmış yiyecek kültürüne inat, organik ve kimliği (nerede ve ne şekilde üretildiği) belli yiyecekleri tüketmesi gerekliliğini savunur.
slow city (citta slow) ise, globalleşmenin ve endüstrileşmenin yok etmekte olduğu şehir kimliklerini korumak adına ortaya çıkmış bir akımdır. doğayla dost, mimarisini, yemek kültürünü, zanaatlerini koruyan kentler oluşturmayı amaç edinmiştir. bu bağlamda dokusu zarar görmemiş kentlere "cittaslow" ünvanı verilmektedir. ülkemizde başvuru yapan kasabalar arasında seferihisar cittaslow ünvanını alan ilk şehirdir.
cittaslow'un amblemindeki salyangoz, yavaş ve sakin şehirlerin sembolü olmuştur.