28 ocak 2014 faiz arttırımı

entry47 galeri
    46.
  1. ekonomimiz çoggsel, siz de gelsenize diyenlere bir tokat olmuştur. tabi onların yanı sıra bize de.

    ben bir ekonomist, bir iktisatçı değilim. bu konuda aldığım eğitim de faiz artırımı ile ilgili çok derin analizler yapmamı sağlamaz.

    ama bu demek değil ki, ekonomistlerin, ünlü iktisatçıların bu konuda yaptıkları açıklamaları dinleyemem, köşe yazılarını takip edemem. takip edebildiğim kadarıyla ister yandaş kanallara çıkanlar olsun, ister bağımsız çalışanlar olsun, genel olarak ekonomistlerin açıklamaları bu durumun siyasi istikrarsızlıktan kaynaklandığı yönünde ve şu ana kadar da faizler artırılmamalıydı diyerek başbakanın dünkü açıklamalarına destek veren birisine rastlamadım henüz.

    şimdi bu iki bilgiye dayanarak yorum yapmak gerekirse, türkiyenin içinde bulunduğu bu siyasi krizden önümüzdeki aylarda kurtulabilmesi pek mümkün görünmüyor. o halde, eğer dövizdeki artışın sebebi siyasi istikrarsızlıksa, dövizdeki bu artış sorununun pat diye çözülmesini beklememek lazım heralde.

    konu hakkında çok daha ilginç bir yoruma ise bugün habertürkte rastladım. bir ekonomist, akpnin yerel seçimlerden zaferle ayrılamaması halinde siyasi krizin devam edeceği ve bu durumda ekonomideki kötü gidişin devam edeceği imasında bulundu. yani adeta aba altından sopa gösterdi. orada da durmadı ve ekonominin gezi eylemlerinden önce altın devrini yaşadığını ve gezi eylemleri, 17 aralık operasyonu derken bu hale getirildiğini iddia etti. yani hakaret gibi olmasın ama ben bu yorumların aynısını yozgat sorgundaki bir köy kahvehanesinde oturup çayını höpürdeten amcalardan da dinleyebilirdim. halbuki dün geceden beridir gözlerim kan çanağına dönene kadar pek çok farklı ekonomistin konu hakkındaki yorumlarını dinledim, okudum ve bu kadar insandan çok nadiren siyasi bir yorum işittim. hem de hemen hepsinin de dövizdeki yükselişi siyasi istikrarsızlığa bağlamalarına rağmen.

    ekonomiden fazla anlamadığımı söylemiştim. ama böyle bir safsataya da kanacak değilim. akp hükümeti döneminde çok büyük ticari atılımlar yapılmadığını, dünyaya parmak ısırtacak markaların yaratılmadığını, satışa çıktığında marketlerde kilometrelerce sıra oluşmasına sebep olan ürünler üretilmediğini söylersem herhalde büyük bir şaşkınlık şoku geçirmezsiniz hiçbiriniz. dolayısıyla finansal sebeplerle gelen zenginlik, geldiği gibi de gidecekmiş gibi duruyor.

    benim asıl garibime giden mesele şu, bu durumda bile halen gezi olaylarından, operasyondan dem vurarak akpyi aklama, haklı gösterme çabası hakim. elbette adı yolsuzlukla anılan, her fırsatta milletin gözünün içine baka baka yalan söylemekten gocunmayan adamlardan beklerim bunu. onlar ne yapsa yeridir. yarın bir gün, ülkede eğer bağımsız bir hukuk yapısı inşa edilecek olursa arkalarına bile bakmadan bu ülkeyi terk etmeleri de şaşırtmaz beni. ancak asıl garip olan, normal sade vatandaşın bunları söyleyebilmesi. bu ülke büyük bir krize girdiği zaman da suçu başkalarına mı atacaksınız dostlar? son beş yılda, bu zamana kadar çok iyi gidiyor dediğiniz bütün tablolar tersine döndü. elimizi attığımız her dal kurudu. ülke olarak gerçekten çok karanlık bir dönemden geçiyoruz. eskiden az çok güvendiğimiz kurumların hepsi bugün pisliğin, kokuşmuşluğun, adam kayırmacılığın merkezi haline geldi. artık siyasiler üç beş ay önce öve öve bitiremedikleri insanları vatan haini ilan etmeye, ona buna saldırmaya, her an her dakika çark etmeye, 180 derece dönmeye başladılar. hiç mi rahatsız olmuyorsunuz bu durumdan?

    bir adamın * çok güzel bir sözü var. diyor ki, işler sarpa sardığında sorulabilecek iki tane soru vardır: birincisi biz nerede yanlış yaptık? ikincisi ise bize bunu kim yaptı? 2. soru sorumluluktan kaçıştır. komplo teorilerine prim vermektir. birincisi ise özeleştiridir. bu özeleştiriyi yapanlar sorununu çözmeye de daha yakındır her zaman.

    işte şu durumda herkes şapkasını önüne koysun, elini de vicdanına. faiz lobisi, paralel devlet, dış mihraklar, iç mihraklar, tüsiad, koç grubu, medya, terör lobisi, cemaat, üniversiteler, futbol seyircileri ve özellikle de çarşı, liberaller, gazeteciler... kardeşler, sizce de bu hükümetin çok fazla düşmanı yok mu yav? ve üstelik her geçen gün daha da dibe batıyoruz, daha dibe battıkça da daha fazla düşman türüyor. ama bir yandan da bu hükümetin her açıdan hatasız, kusursuz ve oldukça güçlü olduğuna inanmamız bekleniyor? yahu canlar, her işe huysuzlanan yaşlı amca kıvamını çoktan geçmedi mi bu hükümet? türkiyede her şeyin sorumlusu bu düşmanlar mı şimdi? yoksa biz don kişot misali yel değirmenlerine mi savaş açtık?

    yapmayın etmeyin canlar. kırk defa söyledik, bir kez daha söyleyelim. bu iktidarın son kullanma tarihi geçmiştir. yolsuzluk davaları, ergenekon ve balyoz davaları bağımsız bir hukuk sistemi tesis edilerek yeniden görülmeli ve karara bağlanmalıdır. belli ki bunu bu hükümet yapamayacak. mit, emniyet gibi pek çok devlet teşkilatının kadroları yeniden elden geçirilmeli, bunların hükümete ya da bir cemaate değil, devlete bağlılığı sağlanmalıdır. bunu, yanında duran polisi kahraman ilan eden, karşısına geçeni de hain ilan eden bir hükümet yapamayacak, bu da çok belli. türk ekonomisinin kağıt üstünde kalmayan, çok daha somut bir gelişime ihtiyacı var. yandaş inşaat firmalarına, ihale kapmak için türlü katakulliler çeviren ahlaksızlara, devletten bir ihale kapıp köşelik olan vizyonsuzlara değil, memleketin akıl gücünü kullanarak, siyasilere değil memleketin gencine, akla, teknolojiye yatırım yaparak üretim yapan girişimcilere ihtiyacı var. tüm bu saydıklarımın bu hükümet döneminde gerçekleşmeyeceği çok bariz. ha ama diyorsanız ki zenginlik, insan hakları, inanca ve onurlu bir yaşam, adalet, kalkınma, demokrasi vs bunlar bizim umurumuzda değil, o zaman buyurun hep birlikte devam edelim g.tümüzden düşman uydurmaya. hatta ben de ilavede bulunayım isterseniz: (bkz: dövizdeki yükselişin sorumlusu odtülü öğrencilerdir) eee, melih başgan gibi çok büyük bir devlet adamının önünde durulursa elbette ne faiz artırımları çare olur dövizdeki yükselişe, ne de mb'nin piyasaya dolar satması.
    0 ...