''itaat değil isyan edenlerin ödedikleri bedellerin ağırlığı, herkesin tıynetinin kaldıracağı ölçüde değil. 13 yaşında ''Kahrolsun faşizm'' yazdığı için yargılanan çocuk, ''Su haktır, satılamaz'' dediği için öldürülen öğretmen, Camide içki içildi demediği için sürülen din adamı, parasız eğitim istedikleri için cezaevinde yatan öğrenciler, eyleme gittiği için örgüt üyeliğiyle yargılanan ve adliye önünde üzerlerine gaz sıkılan KESK üyesi memurlar, özgürlük mücadelesi verirken yitip giden gençler kadar yürekli ve omurgalı olmanızı da beklemiyoruz. Kimseye çapından büyük sorumluluk yüklemeye gerek yok. Yalnızca artık midemizi bulandırmayın, aynı havayı soluduğumuza utandırmayın istiyoruz; çok mu?''
omurgasızlık, yalakalık, kraldan çok kralcı olmak mottolarıyla yaratılmak istenen yeni türkiye'de kafi derece midemizin bulandığını hissediyoruz. fakat şu var: insan, aynı havayı dahi teneffüs etmekten utanmaya başlarsa yaşadığı yer ona çekilmez gelip azap olmaya başlar ki belki de (maalesef) hükümet tavrını net ortaya koyup bunu başarmak istiyor.yani düşünen ve sorgulayan insanla işlerinin olmayacağı ayrımının farkına varmışlar. kendi güruhlarını işliyorlar milli irade şemsiyesi altında. itaat yerine isyan hiçbir şekilde tahammül edemeyecekleri şey. gezi'den bu yüzden korkuyorlar, ismini dahi anmak istemiyorlar ölen gençlerin.