19.
-
Güçlü kokular vardır, onlar için, her madde
Gözeneklidir. Sanki, geçerler camdan bile.
Doğu işi ve köhne kilidi gıcırtıyla
Homurdanıp açılan eski bir sandıkta,
Veya ıssız bir evin, yıpranmış, hazin, kara,
Küf kokuları sinmiş tozlu bir dolabında
Yaşlı bir şişe vardır, hâtıralar canlandıran,
Bir ruh dipdiri, gelip fışkırıverir ondan.
Usul usul ürperen, gerip kanatlarını
Uçmaya hazırlanan, mavi, pembe, yaldızlı
Krizalitler gibi nice yoğun düşünce
Uyuyordu o ağır karanlıklar içinde.
Esrikleştiren ânı işte geldi... uçuyor
Garipleşen havada... ve gözler yumuluyor,
Başdönmesi yapışıp itiyor yenik ruhu
Tortumuzla kirlenmiş kara çukura doğru;
Vurup yere seriyor çukurun kıyısında
Ki yırtıp; kefenini kokulu Lazare, orda
eski, buruk, sevimli aşkı kımıldatıyor,
Hortlak cesedini uykudan uyarıyor.
Oy! Bir gün kaybolunca, yitip gidince böyle
Hafızalardan silinip bir dolap köşesinde,
Tükenmiş, tozlu, kirli, çatlak, iğrenç, yapışkan
Yaşlı bir şişe gibi, boş, atıldığım zaman,
Ey meleklerin damıttığı kutsal zehir!
Ey, yaşatan, öldüren, beni kemiren iksir!
Dünya tanısın diye gücünü, irinini,
Tabutun olacağım, pis kokulu, sevimli!
(bkz: charles baudelaire)