blue jasmine

entry19 galeri
    11.
  1. woody allen 'ın yaşlandıkça daha olgun ve karakterli filmlerle karşımıza çıktığını gösteren özellikle 17 aralık sonrası ortaya çıkan yolsuzluk dosyalarıyla ve kadının bu mevzunun neresinde olduğuyla ilişkilendirdiğim izlenmesi gereken başarılı yapıt.

    --spoiler--
    filme psikolojik temeller üzerinden girmek gerekiyor.(aslında sadece girmekle kalmayıp aynı parelelde ilerleyeceğiz) jasmine dünyası, şımartılmaya programlanmış bir kadın gibi. elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor. yediği önünde yemediği arkasında. kocası hal'in çevirdiği dolaplardan habersiz ve içselleştirdiği rahattan burjuva yaşantıdan ziyadesiyle memnun. şu habersizlik kısmı çelişkili ve muamma bir taraf içeriyor da kadının da zaten öyle bir derdi yok. hani hal ne yapar ne eder falan. pek umrunda değil. üst sınıf sosyetikliğini içeren yemekler, tepeden bakmayı öngören şaşalı yaşam ve rahatlığı ağır basıyor jasmine'e dair. derenin suyu nerden gelirse gelsin, geliyor mu sorun yok o halde. yüce insan allen abimiz işte burada kritik bir dönemece giriyor ve bu şaşalı yaşamı tersyüz ediyor. jasmine dolandırıcılığı sorgulamazken, aldatılmayı sorguluyor ve hazmedemiyor. görüldüğü üzere, gayet kadınsı durumlara bir allen kuşbakışı.(formda bir allen / paris'te gece yarısı 1, bu 2/ son dönem) şu hazmedememe de erkeksi bir taraf göremiyorum ben. gayet kadınsal duygu silsilesi ile aldatılmak olgusunun kadında yarattığı buhranla vaziyeti açımlayıp, ister istemez o intikam soslu telefon görüşmesine dek uzanabiliyoruz.
    --spoiler--

    --spoiler--
    bir iç dünya gelgiti/ paradoksu kadar, yaşanılan sıkıntıların arkada bırakılıp bırakılmaması hatta bunun bir level ötesinde hayata sıfırdan başlamak üzerine de çok şey söylüyor film. burada şeye gelmek istiyorum, dolandırılan bir dönem ginger'la birlikte olmuş ve lotodan hayatını kurtarabilmek adına vurgun yapmış kendi işini kurmak isteyen augie'yle jasmine karşılaşıyor ya. augie haklı olarak hal'in dolandırıcılığını arkasında bırakamadığını ifadeliyor. hayata dair kaçan balık büyük oldu tadında buruk bir ifade var ki jasmine'in ben yaşanılanları arkamda bıraktım sen de bunu yap ifadesi biraz çaresizlik kokuyor fakat kendimizce augie'nin durumunun daha farklı olduğunu düşünüyoruz.
    --spoiler--

    --spoiler--
    izlenildikten sonra algıda tazeliğini koruyan masum benzetmeler:
    üst sınıf nevrotik jasmine karakterine can veren döktüren cate blanchett bana çağan ırmak imzalı karanlıktakiler filmindeki meral çetinkaya 'nın aşmış oyunculuğunu anımsattı. orada da farklı sebeplerle nevroza ve şizofreniye bağlayan bir rol söz konusuydu. bir diğer benzetmem 17 aralık yolsuzluk dosyalarıyla suçlanan reza zarrab denilen zatı muhteremin eşinin -ebru gündeş 'in- bu mevzular sonrası sesini çıkarmayıp (olumsuz mana da) eşine desteği sürdürürken, ne zaman işin içerisine başka bir kadın girdiğinde eşine cephe alması. al sana jasmine karakteriyle kurulabilecek bir bağ daha...
    --spoiler--

    --spoiler--
    jasmine'nin geçmiş yaşantısından izler taşıyan diyalogları ilerleyen bölümlerde de anlamlı ya da anlamsız sözcülerle iç burkan bir şekilde görsekte hal'in çevresindeki hatunları tek tek bağladığını görsek bile film sadece bu iki baş karakter ekseninden ilerlemiyor. ginger'ın ilk birlikteliği augie ve üçüncü birlikteliği yönetmen/oyuncu Thomas McCarthy 'le olan iş birlikteliklerinden tanıdığımız yetenekli oyuncu bobby cannavale 'nin kotardığı chili karakteri alt sınıfa mensup insanlar. ne olursa olsun çalışan hayata dair taşın altına elini sokan insanlar... chili biraz serseri, augie kendi işini kurmak isteyen bir tip. jasmine'in etkisiyle ginger'ın chili'yi ekip üst sınıfa dahil olma çabası da bir diğer argümandı filme dair. nitekim 2. birlikteliğinde bu üst sınıfa dahil olma çabası evli, arabalı ve iyi bir işe sahip fakat aslında sadece seks odaklı bir şeyler yaşamak isteyen profilden geriye döndü. ginger yaşadığı küçük bir hayal kırıklığı sonrası kendisini önemseyen ve kendisine değer veren chili'ye döndü. buradan da bir alt metinle ayrılıp, insanların ilişkilerinde hep daha iyiyi aramak (mükemele kusursuza bitmek bilmeyen yolculuk) yerine birbirleriyle uyumluluğu kriter alması ve aynı dili konuşmanın sağladığı asgari müştereklerin yarattığı uzlaşıyla yetinmeyi bilmesinin de altı çiziliyor.
    --spoiler--

    zaman gelir ne iç mimarlık kalır ne mavi ay ne de statü, şan, şöhret. ama sen hayattasındır ve hayat son sürat akıp gitmektedir. yeri gelir o beğenmediğin poşet dolduruculuğunu yaparsın, yeri gelir markette çalışırsın ama son tahlilde mutlusundur. hayat güzeldir zira.

    edit: jasmine ablamızın çocuklara tüm yaşamını ve dertlerini anlattığı bir sahne var es geçilmemesi gereken. zengin olmak utanılacak bir şey değil temalı. fakire yardım garsona bahşiş yapılması gerekliliğini öğütleyen. bir de hal'den sonraki ilişkisine başlarken kendisini ağırdan satması var. telefona bakılacak, hemen açtığımı düşünmesin. ağırdan almak sendromu ve tekrar söylenmesi farz olan mükemmel oyunculuk dersi: ''cate blanchett, huzurlarınızda!''

    10 üzerinden 8!
    0 ...