neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    39.
  1. Eski istanbul'un, ağaçlıklı büyük bahçeler içindeki sayfiye köşklerinin balkonları... Ve o balkonlarda, akşam yemeğinden sonra kahvelerin içildiği yıldızlı yaz geceleri...
    * * *
    Bitip tükenmeyen göçlerin çarmıhına gerilmiş olan istanbul'da, balkon sefası alışkanlığından yoksun insanların; bin bir çaba sonucu ancak yerleşebildikleri bir apartman dairesinde, onun çokcası küçümen balkonlarına, sandık, sepet, süpürge, boş çuval yığarak, oraları bir ardiye gibi kullanmaya kalkmaları çok mu yadırgatıcı?
    * * *
    Dünyadaki 200 devlet arasında en çok resmi bayrama sahip Türkiye'de de; 80 yıllık bir sürede resmi bayram gösterilerine harcanan yüz milyonlarca, belki de milyarlarca dolar; "köylülük" sürecini aşma hedefli yatırımlara dönüşebilseydi, bugünkü toplumsal ve siyasal manzara da çok daha başka türlü olabilirdi.
    * * *
    Artık yıldızları çoktan kaybolmuş Göztepe gecelerinde, -doğduğum köşkün, dışarıdan bakılınca bir beton yükselmesine uğrayıp umacılaşmış görüntüsünün en üst katında- balkonda otururken; annemin usul bir sesle kendince söylediği şarkılar da geçiyor aklımdan, dedem Hasan Paşa'nın kehribar bir ağızlıkla Bafra sigarası içmesi de, babamın babaannemle Bergama anılarını konuşması da...
    * * *
    Derken kırmızı-yeşil ışıklarını yaka söndüre, yavaşça kayan bir yıldız gibi, bir uçak geçiyor gecenin karanlığa bürünmüş göklerinden...
    Kayıp giden o minicik ışıkların içinde kim bilir kimler, nerelerden gelip nerelere gidiyorlar ve kim bilir bazıları neler konuşuyorlar?
    * * *
    Gökyüzünden geçip giden uçaklarda, kimlerin neler konuştuklarını kestirmek kolay değil.
    Ama neleri hiç konuşmadıklarını bendeniz pekâlâ biliyorum.
    Şimdiye dek TBMM'de, bütçe yasalarının neden birbirleriyle karşılaştırılıp, hep aynı bakanlıklara niçin o kadar küçük bir pay ayrılmış olduğunun hiç tartışılmadığı, kesinlikle konuşulmuyor.
    * * *
    Daha başka neler konuşulmuyor?
    istanbul Boğazı'nın Asya yakasındaki Anadoluhisarı'nın Anadolufeneri'nin, Anadolukavağı'nın; Avrupa yakasındaki karşıtları olan Rumelihisarı'nın, Rumelifeneri'nin, Rumelikavağı'nın adlarının; içinde "Rum" sözcüğü var diye, şükür ki değiştirilmemiş olması da, hiç konuşulmuyor.
    * * *
    Ola ki, bol resmi bayram töreni meraklıları, hamasi bir dikilişle onların da adını değiştirir ve Anadoluhisarı'nın karşısına; Rumelihisarı adından daha çok, "Babadoluhisarı"nın yakışacağını benimseyebilirlerdi.
    Bizler de o zaman:
    - Babadoluhisarı'ndan, Babadolufeneri'ne, oradan da Babadolukavağı'na gittik, diye konuşurduk.
    Böylece milliyetçiliğimiz daha da perçinlenmiş ve iyice babalanmış olurdu.
    * * *
    Geceleri Göztepe'deki balkondan geçip gittiğini gördüğümüz minicik ışıklı uçaklar ve onların içinde nelerin hiç mi konuşulmadığı...
    * * *
    Pazartesi günkü Milliyet'in manşeti üstüne de, eminim ki hiçbir fantazist değerlendirme yapılmadı.
    Pazartesi günü Ömer Erbil'in haberi şöyle çıkarılmıştı manşete:
    "Çeşme Müzesi'nin arkeolojik kazısında skandal - Kurtarırken yıkıyorlar - izmir'in Çeşme Kalemburnu yarımadasındaki antik ionia kentinde, başlarında arkeolog bulunmadan kazı yapan işçiler milattan önce 6. yüzyıla ait lahitleri parçaladı"
    * * *
    Çeşitli alanlarda, köylülük sürecinin aşılamamasından kökenlenen bir "kadir bilmezlik"in, bilinçsiz bir vandalizme dönüşmesi; Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çağdaş bir imajla, uygarlık düzeyine nasıl ulaştırılabilirdi?
    En çarpıcı yöntem, sanırım MÖ 600 yılına ait parçalanmış lahitlerin çevresinde bir suare düzenleyip, Viyana valsleriyle döne döne dans etmekti.
    * * *
    Hazırlanmakta olan sivil anayasa taslağı ve ağızlardan düşmeyen "demokrasi" sözcüğü; sanırız daha yıllarca iğneli karikatürlerle, ezber bozan fantazilerin de çeşitlenmesi için, gerekli bir olgunluğu nadaslayamayacak...
    Uçaklarda da kimsenin aklına gelmeyecek, bu tür konularla sohbet koyulaştırmak...
    * * *
    Uçuyoruz uçmasına ama, hoşgörülerimizin boyu bir türlü yükselemiyor.

    çetin altan
    0 ...