geçtiğimiz yılın 17sinde aralanan yolsuzluk ve rüşvet filminin perdesi pek çoğumuzun başını döndürdü ve döndürmeye devam ediyor.
kalabalıklara düzen getirip adilce yönetmesi için seçilen bir avuç insanın, çoğunluğun hakkını gaspetmesi ne yalnızca bu ülkeye özgü, ne ilk, ne de son.
bal tutan parmağını yalamak isteyen, derya deniz gibi gördüğü devletin malını yememeyi kerizlik olarak gören haramzadelerin haddini bildirecek bir adil düzen sisteminin de var edilmesi gerek ki, bu yüksek rakımda başı dönen çiğ sütle beslenenlere dur denilebilsin.
peki, ya sistem bozulmuşsa, bir avuç temiz insan bu işlevini yitirdiği için küflenmiş adalet çarkını harekete geçirebilir mi, buna gücü yetebilir mi? yolsuzluğu örtüp bastırmak için yasa çıkaran zihniyete dur diyebilir mi?
bunu yapabilen ülkeleri görünce insan ümitleniyor işte. içinde bulunduğumuz an, adaletin çamura bulanmış hali. peki adaleti içine düştüğü bataktan kurtarıp, bir temiz el operasyona başlayamaz mı, hakkı gaspedilen yurdum insanının yüzünü güldüremez mi?
bunu yapabilecek savcıları doğuran analar yok mu bu ülkede? bir di pietro çıkmaz mı bizden?