dünyanın en kabul edilemeyen gerçeğidir.
aslında kimsenin kimseyi sevdiği yok.
temel ihtiyaçlar, birinin sizi dinleme olasılığı ya da paylaşımınızın olması, sevdiğiniz kanısına varmanıza neden oluyor.
örneğin babanızı ya da annenizi sevdiğiniz fikrine, sizlere baktığı için varıyorsunuz.
bir nevi çıkardan doğan dolaylı yollu edinim...
taa çocukken başlıyor bu durum.
düşünce sizi kaldırdığından...
ağlayınca yanınıza koştuğundan...
baktığın vakit, bir koşullanma bu.
sonra yıllar geçiyor, ihtiyaç oranı azalıyor.
3 kez arka arkaya arası ''ne var anne yaaa!!'' modunda açıyorsunuz istemeden de olsa.
ya da babanız bir şeyi yapma dediğinde üzerine yürüyecek kadar gözünüz dönebiliyor.
ya da kardeşiniz...
bazen boğmayı düşünüyorsunuz ergenliğinizde.
sevgi zamanla koşullanmakla gelen bir inançtır aslında.
sevdiğinize inanırsınız,
ihtiyaçlarınız ve karşılıklı alışverişiniz azalır,
ve sevmiyor olursunuz.
velhasıl, insan bunu sevgili denen kişiye yaparken çok bonkör olmasına rağmen,
anne babaya bu kadar kolay rest çekip sevmediğine karar vermesi, sevgiliye olan davranış kadar rahat olmuyor.
ancak olmuyor mu dersen?
oluyor da...
yani,
kimse tarafından sevilmiyorsunuz aslında.
bir dost tavsiyesi.