puslu kıtalar atlası

entry209 galeri
    141.
  1. ihsan oktay anar’ın çok genç yaşında yazdığı mükemmel bir kitap. Bir çok şey var içinde: teorik fizik , kimya , felsefe , tasavvuf , macera... gayet de okunaklı bir eser. hikayesine gelirsek şu paragrafın anlattığı üzere ;
    “bir dünya haritası yapmayı kafaya koyan uzun ihsan efendi , bu işe özenen diğer kaşiflerin tersine , yerinden kımıldamadan yeni kıtalar keşfetmenin peşindeydi. ilk bakışta imkansız gibi görünen bu işin bir yolunu bulduğunu sanıyordu : düşlerin , uyku esnasında ruhun bedenden ayrılıp çeşitli yerlere gitmesinin bir eseri olduğu malumdu ; uyku esnasında ruh bedenden ayrılıp diyar diyar gezdiğine göre , ruhun zaten gidebildiği bu yerlere bir de bedenin kalkıp binbir zahmetle gitmesi abes olurdu. “

    uzun ihsan efendi de hem ismen , hem görünüş olarak yazarın kendisini tasviridir tabii ki. allah sizi inandırsın , tip olarak birebir kafamdaki gibi çıktı. Ahanda şunun cübbelisi:
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/566734/+
    ayrıca rüyalar alemine dalmak için içtiği yeşil uyku şurubunda da bir absynthe havası var gibi.

    ihsan oktay anar’ın yazdığı herhangi bir karakterin ya da objenin bütün hayat hikayesini ta en başından hızlıca anlatması çok tarz. Anlatım da böyle bir otostopçunun galaksi rehberi gibi. Bir de O kadar çok derin karakter akıp gidiyor ki resmen ziyan ediyor. Arap ihsan , alibaz , kubelik , müşteri , varsapet , dertli vs...Hayır yani okuyucu için güzel , eğlenceli ama madem o kadar yazmışsın , hemen harcama da karakterler mındar olmasın. Game of thrones gibi mübarek. *

    Dilencilerle ilgili bölümler ayrıca zevkliydi. Betimlemeler vs. istihbarat-ı humayun ve büyük efendiyi baştan sona anlatınca diyorsun ki senin nasıl bir hayal dünyan var. Ama gerçekten ihsan oktay anar’ın acayip geniş bir hayal gücü ve zekası var. Şu komplo teorisine bakar mısın:

    --spoiler--
    Özetle ; isa mesih’in kıyamete yakın geleceği ve kötülüklerle savaşacağı bütün ilahi kaynaklarda yazar zaten. Başka bir ülkede yıllar önce istihbarat teşkilatları bir projeye başlıyorlar. Mesih’in eşgaline uyan kızlı erkekli* bir grup toplanıp çiftleştiriliyorlar. Bunlardan doğan ikinci nesil mesihe daha da benziyorlar. Üçüncü nesil ise daha da çok. Son nesildekilerin de bazıları psikolojik sorunlar vs..neyse adaylarını seçip yetiştiriyorlar. Bu arada osmanlı padişahına da kıyamet gününü 7 sene önceden haber verdiği söylenen içinde kum olan “kehanet aynası” dolaylı yoldan hediye ediliyor. Ayna , içerisinde mıknatıslar , zamanlayıcılar vs ile bazı yazılar yazacak şekilde ayarlanıyor. Daha sonra kıyamete 7 sene kala aynada bir yazı çıkıyor: “şurdaki surların tepesinde kırmızı bir bulut görünecek” ve kızıl fıçılardaki kimyasalların yakılmasıyla kırmızı bulut oluşur. 6 sene kala “anadoluda isyan çıkacak” ve isyan çıkarılır halk arasında. 5 sene kala “x memleketinin şehzadesi kayıplara karışacak” ve şehzadeyi kaçırırlar. Bunların hepsi son kehanete inandırmak için yapılıyor. 6 sene kala “mesih , şu zaman kuzey kapısından içeriye girecek” ve seçilmiş kişi girer. Plana göre padişah “doğal olarak” büyük hürmet edip mesihe tacını bırakacak ve ülkenin/dinin inancını yerine getirecek. Kafasında hiçbir soru işareti olmadan. Yani aslında karşı ülkenin casusunun en büyük düşmanının ülkesini yönetmesi. En az yüz yıl öncesinden planlanmış bir tasarı. Klas!
    --spoiler--
    *
    *
    *
    ihsan oktay anar’ın hikayede sıkıntı çekmediği bariz. Beğenmediğim tarafı da tam olarak kitabın sonunda bağladığı: “bu kadar güçsüz ve ölümlü olduğun için mükemmelsin” edebiyatı. Yedinci günün sonunda da mükemmel insanı ; kısa , hafif toplu , ortalama zekada biri diye tasvir ederek “bu kadar normal olduğun için dünyanın en mükemmel insanı sensin”e bağlamıştı. özetlersek allah için baya güzel kitap. Ne diyelim...ah minel aşk ve min el garaib

    Dipnot: ebrehe bence de kadındı. ince çatlak bir ses , parlak bir ten , zıbık. Hiç padişaha biat etmeye bile kalkışmaması...iktidara olan tutkusu...elde ettiklerinden çabuk sıkılması ve hep daha fazlasını istemesi...

    --spoiler--

    # “gece yarısı gelecek olan delikanlıyı beklerken ebrehe , hissettiklerinin kadınlara özgü bir takım duygular olduğunu sezdi. Hayatını kurtardğı için bu gence şükran duyması gerekirken , aynı nedenden ötürü ondan nefret ediyordu. Küstahlık edip kendisini aşağıladığı için ondan nefret edeceği yerde , onu seviyordu.”

    # “özgürlük duygusu , özgürlüğün kendisine galip gelmişti”

    --spoiler--
    0 ...