bilen bilir, dedem ömrünün sonuna kadarki son 5 yılını yürüyemeden geçirdi. yalnızdı bi de.
babaannemle zamanında evleri ayırmışlardı ama hastalığı süresince babaannem elinden geldiği kadar
ilgilense de hiç tekrar yanına taşınmadı. aynı apartmanda (dedem 1. kattaki bi dairede, biz 3. kattaki bi dairede) olduğumuzdan,
biz dedeme yardımcı olduk hep.
babaanneme geçenlerde kandilini kutlamak için uğradığımda rahmetliyi anarken geldi aklıma. bundan 6-7 yıl kadar öncesiydi.
dedem, kendisine bakmak için tutulan onlarca bakıcıyı evden yalın ayak kaçırdığından dolayı annem - babam - ben dönüşümlü olarak
fırsat buldukça aşağıya evine gidip yardımcı oluyoruz kendisine. düşüp kalçasını kırdığı için
kalça kemiğinin yerine bi platin takılmıştı. yürüyemedi de yaşlılıktan dolayı ondan sonra. genelde yatar,
arada da tekerlekli sandalyeye oturtulduğunda güzel havalarda birinci kattaki evinin balkonuna çıkıp önündeki bahçeyi,
yoldan geçenleri izlerdi. liseye yeni başladığım zamanlar, babam işte, annem küçük kardeşimle uğraşıyor.
dedemden telefon gelmiş balkona çıkmak istediğini belirken. okul çıkışı eve gelince annem gönderiyor beni aşağıya.
indim, hayırdır dede dedim. o zamanlar sonda kullanıyordu. bilen vardır, ördeğe işeyecek durumda olmayan erkek hastalara prezervatif sonda takılır.
o sonda da dolduğunda sidik muhafaza edilen bölmesinin musluğu açılarak boşaltılır.
neyse, dolmuş dedemin sondası. dedem insaflıydı yine. ne bana, ne anneme babama yaptırttı o sidik boşaltma işini.
biz bi kap getirirdik ya da tuvalete tekerlekli sandalyeyle götürürdük o boşaltırdı bizim iğreneceğimizi düşünerek.
her neyse, dede nasıl yapalım diye sormaya kalmadan beni balkona çıkart sen dedi. o zamanlar da evin iki sokak altındaki
düz liseye gidiyordum. yan apartmandaki hoş komşu kızı da aynı şekilde. ama o 1 yaş büyüktü benden.
ben elimden geldiğince bi iletişim kurmaya çalışırdım ama merhabadan naberden öteye götüremezdim muhabbeti. neyse, kaldırıp oturttum
dedemi tekerlekli sandalyeye. balkona çıkarttım. balkon çok güzel. bir buçuk iki metre yüksek bahçeden. bahçede
babaannemin gözü gibi baktığı çiçekler. onun hemen önünde de pek işlek olmayan bi yol. geldik balkona,
balkon demirlerine iyice yaklaştırdım dedemi. iyi güzel de, sonda nolucak diye de bi yandan düşünüyorum.
dedem sandalyenin ayak koyma yerine dayadığı sidik dolu sonda torbasını alıp balkon demirlerinin arasından
aşağı sarkıtmaya başladı yavaş yavaş. böyle hani teknede dip balığı yakalamak için ağır kurşunlu oltayı
indirirsin ya yavaş yavaş, aynı öyle. pipisiyle torba arasındaki hortumu da tutuyor ki
torbanın ağırlığıyla pipisi kopup bahçeye düşmesin. dede napıyon demeye kalmadan in bakalım bahçeye dedi.
biliyordum başıma geleceği ben ama aslında başıma gelicek olan o zamana göre umduğumun misliyle fazlasıymış.
indim bahçeye. dedem balkonda önünden hortumun geçmesini sağlayan bi delik olan bok rengi penye pijaması,
beyaz atletiyle güzel bi bahar günü üzerime sonra sarkıtmış, bakışıyoruz. o zamanlarda da boyum uzun.
tut dedi, tuttun mu dedi. etrafa bakıyorum ben de bi gören var mı acaba diye. etraftaki konukomşudan çekindiğim de yok
herkes biliyor dedemi. tuttum sondanın o dolu haznesini en hijyenik olduğunu düşündüğüm kısmından.
aç bakayım dedi şimdi ordaki mavi kilidi dedi. sidiğin poşetin altından boşalmasını sağlayan kilitten musluktan bahsediyor.
o allahın bi garip ergeni halimle dedeme olmaz yapmam demekten çok ben yapmam annem yapsın demek geldi aklıma ama işte
ne bieyim, itiraz edemedim lan amk.
üzerine sıçramasın geri kaç açtıktan sonra dedi. bi yandan utanç içinde etrafı kolaçan ederken hızlı bi hamleyle de
torbanın kilidini açıp geri kaçmaya çalışıyorum. torba hafif rüzgarın etkisiyle sağa sola sallanırken bi yandan da
babannemin yıllarca emek verdiği, yasemininden tut çin gülüne, yedivereninden tut akşamsefasına kadar envai çeşit çiçeğe
sidik banyosu yapıyor. dedeme bi göz atıp tam o anı hafızamdan silmek üzere eve gitmek için bahçeden apartmana giden yola doğru dönüp
yöneldiğim an yan apartmandaki aynı okula gittiğimiz kızla göz göze geliyorum. belli ki arkadaşlarıyla okul çıkışı
biraz takılmış ayaküstü sohbet etmiş, eve gitmek için kestirme olan bizim aparmanı yolunu kullanıyor.
bi bana bakıyor o 2-3 saniyelik hayatımın trajik hatıralarımdan birinde, bi dedeme, bi bahçeye sidik boşaltan balkon demirlerinden
sarkmış sondaya. bi dedeme, bi bana bi sondaya. bi dedeme bi bana. suratımda şapşal bi ifadeyle eve gitmek için
onun da gittiği yöne değil, tam tersi istikamete, caddeye doğru yol alıyorum. o an tek istediğim o daha o günün sabahı
belki denk geliriz de okula beraber yürürüz diye düşünerek evden erken çıkıp aparmanın önünde 15 dakika oyalandığım
kızın bi an önce evine siktir olup gitmesiydi. çok utanmıştım. dedem sürprizlerle dolu bi insandı. allah rahmet eylesin.
bu utanç verici ama hoş anım da yine uzun oldu. okuyan falan çıkarsa, entry'de mantık hatası olan, anlaşılmayan yerleri belirttiğinde hemen düzeltme yaparım zira aklımı yazıya pek veremedim. ufak tefek hatalar çıkabilir.