kendini kandırma yetenekleri oldukça yüksek. özellikle aşk konusunda.
kime aşık olduklarını asla gerçek anlamda kestiremezler. büyük oranda sadece ilk hoşlandıkları kadın akıllarında kalır geri kalanı da oymuş gibi sevmeye çalışırlar.
özellikle ülkemizde sürekli pompalanan arabesk aşk tanımından oldukça etkilenir ve hayatlarındaki kadını dünyalarının en önemli meselesi haline getirirler.
oysa hayatlarındaki bu zımbırtıyı sadece içlerine girdi, giriyor, girme, girmiş olma ihtimaline karşı hayatlarında tutarlar.
işin acı tarafı bir çoğu bunu fark etmeden "sevdiceğin yüzüne düşen zülüften yanağını kıskanma" moduna girerler. oysa ne zülüfe girebilirsin ne yanağa.
çoğunlukla hayatlarındaki kadınların hayatlarına hükmetmek isterler. kimi kadınlar bu koşulları genel geçer bir hal olarak kabul eder ve huzur içinde yaşarlar. kimileri de "ya benim hislerim, ya benim ruhum, ama benim sevgim, ama benim sadakatim, hem ben o kadar kötü müyüm" ... vs çılgınlıklarla tahtalarını yerinden oynatırlar. bir çok araştırmacı kadın bu yolda psikolojik rahatsızlıklar geçirir. hep ama benim suçum ne modunda salak ve ağlak dolaşırlar. oysa erkeklerin cem yılmazın dediği gibi analog yapısını anlamak için çok da kafalarını yormalarına gerek yoktur.
bir yerde okumuştum "deliğin etrafındaki gereksiz et parçası" olan kadınların karşılarında ettikleri tüm konuşmaları bir vızıltı olarak duyarlar. işte bu yüzdendir ki" ya elli kez söyledim ama açıkladım neden tekrar soruyorsun" dediğiniz şeyleri aslında dinlememişlerdir gariplerim. zaten soru sormak birinci vazifeleri olduğu için bir yanıt beklemeniz de anlamsız olur.
kadınların anlaşılmaz olduğu karmaşası ile yaşarlar genel olarak. çok da haklılardır. istedikleri çok basittir. sadece isteyiş şekilleri çevre din, millet, aile tarafından çeşit çeşit şekillenir. oysa kadınlar her seferinde başka başka taleplerle sonuca uzaklaştırır gariplerimi. özellikle de şu genel geçer hali kabullenmeyen manyaklar. böyle kadınlara denk gelen erkekler en şanssızlardır. sadece cevap vermek, itaat etmek ve vermek üzerine programlanmış bir sürü güzel kadın varken sıradan, çenebaz, soru soran, önemsenmek isteyen ve çirkin birine denk gelen erkekler allahın öbür tarafta bol bol huri ile ödüllendireceği erkeklerdir.
küçük bir dilemma yaşarlar ama. kadının bedenini hem isterler, hem istemezler. isterler, doğal olarak ama istediklerini aldıklarında karşılarındakinden memnun olmazlar ve "bana verdiyse herkese verebilir" mantığı ile iyice delirir ve herkesten kediden köpekten bile kıskanırlar. kıskanma sebepleri tamamen ayrı bir vaka olduğundan konuyu dağıtmayacağım ama temel olarak "sadece kendine ait oyuncak isteme ve kıyas istememe" olarak tanımlayabiliriz. eğer vermezse karşısındaki kadın aşık olurlar ve hayatlarının kalanında da hep iyi anar, unutmazlar. bununla birlikte kimle evlendikleri konusu biraz muammadır. aileleri ile araları iyi olduğunda ailelerinin sevdikleri kadınlarla, değilse sevmedikleriyle evlenmeye dikkat ederler. evlendikten sonra tümden ele geçirme hissiyatı ile hayatlarındaki gereksiz et parçası onları doyurmaya ve temizleme başladığından bir nebze daha kıymetli hale gelir. insanoğlu kolayı sever çünkü.
konunun başı neydi? ha evet. kendilerini çok temiz kandırırlar. nitekim, aşkın tanımının asla ruhla alakası olmayan cinsiyettir. mesele sadece sahip olmak veya olmamaktır. bu da ego ile alakalıdır.