sözlük yazarlarının itirafları

entry163119 galeri video563 ses32
    92234.
  1. hatırladığım ve kötü hissettiren o kadar çok şey var ki. çoğu da çocukluktan nedense. belki de
    şimdinin vicdansızlıkları, düşüncesizlikleri, haksızlıkları, gariplikleri daha çocukluktan
    patlak vermeye başladığından böyledir.

    ne bileyim, ilk aldığımdaki canlı renginden şu an çok uzak olan emektar ayakkabılarıma baktığımda hatırladım,
    ayakkabı alınıp eve gelindiğinde ilk evde giyilirdi o ayakkabılar. ilk evde dolaşılırdı o ayakkabılarla.
    bu her mevsime özel giyebileceği 3-4 ayakkabısı olan birisi için geçerliliği olan çocukça geleneklerden değildir.

    mesela geçenlerde kardeşime top almak için girdiğim bi spor mağazasında fiyatını sorduğum topu alabilmem
    için 4 gün boyunca çalışıp kazandığımı harcamamam gerektiğini öğrendiğimde hatırladım küçükken
    3-4 arkadaşın patlak bir futbol topunun içine plastik top koyarak neredeyse bedavaya güzel bir futbol topu
    yapabildiğini. o top herkesin topu olurdu. belki hep tek bir kişide, belki de her akşam bir başkasının
    evinde dururdu ama o topla maç yapılacağı zaman kimse takım dışında kalmazdı. bunun tadını, anasına babasına
    yalvar yakar dünya paraya aldırdığı futbol topunu sadece mahallede seçtiği 3-4 kişiye oynatan, topu olmayanlar
    yanına yaklaştığında o kıymetli topunu kolunun altına alıp uzaklaşan çocuklar bilemez mesela. büyüse de anlamaz.

    yanlış anlaşılmasın, çocuk haliyle yaptıklarını yadırgamam hiç kimsenin ama ben birinin çocukken neyse büyüyünce
    de o olacağını düşünürüm. ülkemiz büyüyememiş insanlarla dolu.

    bi de şu vardı geçen gün arkadaşımın grafik ödevi için pokemon toplarını kullandığını gördüğümde hatırladığım;
    eskiden mahallece oynanan oyunların dönemleri vardı mesela. bi dönem mahallede taso oynanırsa bi dönem cambiş
    (misket, bilye, meşe, cambilik vs..) oynanır. bi dönem taso artık cipslerden çıkmadığında taşla ezilerek tasoya
    benzetilen gazoz kapaklarıyla taso oynanırken bi dönem futbolcu kartlarıyla çeşitli oyunlar oynanırdı. tasoyla
    alakalı olanından bahsedelim. her mahallede var mıydı bilemem. arkadaşlarından yutarak (ütmek de derler ama biz
    yutmak fiilini kullanırdık) değil de parayla aldığı cipslerden çıkan tasoları biriktirip, o tasoların popüleritesi
    bitmek üzereyken mahallenin çocuklarını bir yere topladıktan sonra yüksek bi yerden 'kapış' yapıp (kapış
    yapmak) çocukların yerlerde kapıştığı tasoları bu olaydan hemen sonra geri isteyen karaktersiz çocuklar en büyük hayal
    kırıklıklarına sebebiyet verirdi. o zamanlar şimdinin aksine mal sahibine saygı vardı. önce havaya atıp dağıttıktan sonra
    onları geri istese de "sen bunları kapış yaptın artık senin değil" denmezdi. o tasolar onundu ve sahibine eğer geri
    isterse geri verilirdi. başkasının tasolarına tenezzül etmesini gerektirmeyen, cips parası cebinde her daim bulunan
    çocuklar böyle hayal kırıklıklarını bilmez mesela. büyüse de tadına varamaz bu acı duygunun. şanslıdır belki de. en azından
    büyüyünce bile o zamanlar yaptığının çocukça ama yanlış olduğunu idrak edemez düşüncesiz olduğu için. dedik ya, çocukken
    neyse büyüyünce de odur insan.

    "ben sevmiyorsam kimse sevmesin"ciler vardı bir de. karşısındakiyle olan ağız dalaşı ve itişip kakışma temalı kavga
    sonunca kinlendiği ve tuhaf bir nefret beslediği çocuğu mümkün olduğunca dışlayan bazı çocuklar bu yetmezmiş gibi
    bir de kavgalı olduğu çocukla bi problemi olmayanları o çocuğa karşı doldururdu. hakkında asılsız iddialarda bulunur,
    iftiralar atar, bazen de aradaki sırları açık ederdi. tek amacı o sevmiyorken kimsenin onu sevmemesi. çok vardı bu
    tiplerden. bunlar büyüyünce de değişmezler, bu huylarından vazgeçmezler. o yüzdendir ki, sağdan soldan çok duyarız bir
    zamanlar arkadaşlarına "sevgilim" diye bahsettiği kişiden "zaten o kız orospuydu" diye söz edildiğini bazılarınca. bu
    yapılan karalamanın ne derece üzücü olduğunu anlamaz mesela çoğu insan. onlar bilmez empati nedir. küçükken
    seçim yapmak zorunda bırakılan arkadaşlarının kendisinden uzaklaştığını gören, bir zamanlar güzel sözlerle ihya edilen birinin
    o sözlerin sahibinin daha sonradan arkasından utanç verici şeyler söylediğini öğrenen insanlar bilir ama.

    belki de tüm bu tutarsızlığa, düşüncesizliğe, haksızlığa maruz kalıp bunların etkilerinden haberdar olan insanlar
    biraz olsun dikkat ettiler bunları başkalarına yaşatmamaya.

    elinin altında insan bulundurmaktansa tek bir kişiye heyecan duymayı, onu sevmeyi tercih etti, böylesini uygun gördü
    belki de bazıları.

    tanıdıkça yaralarından haberdar olduğu insanın yerine sağlamını bulmayı değil, karşısındakini o haliyle sevip, yaralarını
    sarmayı vazife bilmeyi kendine, karakterine daha uygun buldu belki bazıları.

    beklenti yaratıp umut verip bunların boşa çıkmasının ne denli kötü etkiler yarattığını bildiği için belki de bazıları
    bazı hareketlerin yanlış anlaşılıp kırgınlığa sebebiyet verebileceği ihtimalini düşünerek çoğu hareketini engelledi, o an
    keyifli olabileceği halde.

    belki de bazıları, çok sevdiği halde yarı yolda bıkarılsa dahi karşısındakine, daha da önemlisi kendisine ihanet etmemek için
    kimseyi karalama yoluna girmedi. deli gibi severken nasıl temiz, masum geldiyse o kişi, o kişi artık yanında olmasa da yine
    masum kalsın diye uğraştı.

    küçükken de büyükken de; bi bazıları vardı, bir de bazıları vardı. biz bazılarıydık. çok sevdik ama maalesef bazılarını sevmişiz.
    24 ...