anlatılan bir hikayenin/rivayetin/hadisin gerçekliğinde güvenilirliğin neye göre olduğu herhalde en önemli şeydir.. eğer bir kaç kişiye dayandırılan kulaktan kulağa aktarımlar/rivayetler/zincirler sözkonusu ise* bunların hiçbir güvenilirliği, sahihliği, dayanak noktası yoktur sonuçta.. söylenen bir söze "sahih hadis" demek, aktarılan/aktaran kişilerin asla yalan söylemeyeceğine, unutkanlık yaşamayacağına, ek bilgi katmayacağına, yorum getirmeyeceğine vs. körü körüne inanmak demektir ki bu kimse için geçerli olmayacak birşeydir.. eğer peygamberin zamanında, onunla yanyana/beraber/aynı muhitte yaşamadıysak başkaca kimsenin ne sözleri ne de rivayetleri hiçbir anlam ifade etmez.. bizzat peygamberin kendisi bu tip sonuçlar/sapmalar/yalan yanlış uydurmalar olmasın diye kendi sözlerini yazdırmamışken yüzlerce yıl sonra kulaktan kulağa aktarıma "sahih" demek saçmalığın baş noktasıdır.. hatta şeytan işidir.. şeytan dine fitne sokmak istese böyle yapardı muhtemelen.. kendi emelleri için yapabileceği en iyi şey, insanları allah ın sözünden uzaklaştırmak olurdu.. hem de kendilerini en dindar zannederek.. tek gerekli/önemli/yeterli olan şey bizzat kuran ın kendisidir.. yani allah ın sözü dür..