nerden baktığına bağlı. bana göre tacize, tecavüze, şiddete uğramanın, 2. sınıf insan muamelesi görmenin nedeni erkek egemen zihniyettir ama kadının müslüman kimliği değildir. kafada oluşmuş bir kalıp var, müslüman kadın denilince bir şekilde birinin gölgesinde, gerisinde olmak gerekiyormuş gibi. tv programlarında, siyasi arenada, sosyal yaşantımızda bir dayatma var. kişi kendi inancını yaşayamıyor, kimliğini kendi belirleyemiyor. sen müslümansın, sen müslüman değilsin gibi bir sen dili oluşmuş. beni senin inancın ve onu yaşayış biçimin ilgilendirmez, bana zarar vermediğin müddetçe. bilakis senin varlığından çok memnunum. bir kere faşizme karşıyım, bu sadece tek ırk dayatması olarak görülmemeli. (bkz: duygu faşizmi) tek olan, tek oldurulmaya çalışılan her şeye karşı direnirim. ve bunun için müslüman olmayan bir kimlik taşımam gerekmiyor. yine, erkeğe göre dezavantajlı bir yaşam sürmeye mahkum bırakılmak, müslüman kimlikten gelmiyor. ataerkil bir yapının ve kodlanmış bir toplumun parçasıyız. benim dinim, bir devlet rejimi değil. bu açıdan kitlesel bir oluşumun içerisinde görmüyorum kendimi. inancım, ibadetim benim mesuliyetimde. sevabım, günahım benimdir. müslümanlıkta kadına şiddet vardır, müslüman kadın okuyamaz, müslüman kadın toplumda var olamaz, eşi ne derse odur gibi yargılardan kurtulmak lazım. e, x ülkesinde kadını taşlıyorlar. çünkü orada egemenliğin kaynağı din. yani devlet, bir din olgusu üzerinden işliyor. nasıl ki senin ülkende hukuk, koltuk sayısı fazla olan bir partinin isteği doğrultusunda işliyor ise, orada da şer'i hukuk, aynı mantıkla işliyor. böyle bakarsak, hukuk da soyut bir kavram ve onu da aynı düzlükte eleştirmek lazım. hukuka inanan kadınları anlayamamak gibi...
ha eleştirilir mi? evet, eleştirilir. (bkz: #22256472) ama zemini doldurmak lazım. bakış açısı, durulan yer çok önemli. inancın, bir laboratuvarı yok. karşındaki kişiyi tatmin edecek materyali, hiçbir zaman bulamazsın. ve sunduğun hiçbir şey karşındaki kişinin, seni anlamak için kendini açması kadar etkili değildir.