ilk not: şunu söylemem gerek cemaate ne tam olarak kötü bakarım ne de tam olarak sıcak yani hiç kayırma ve eleştirme taraftarı değilim sadece bilmeyenler okusun görsün istiyorum.
ikinci not: bu yazı dizisine başladım da daha yazılacak çok konu var yazdıklarıma önem gösterenler göstermeyenler kusura bakmasınlar yavaş yavaş ilerleyeceğim. boş bkzlara itibar etmeyiniz.
Cemaat evi
Öncelikle şunu söylemeliyim ki Türkiyede çok sayıda cemaat var. En bilineni ismi "hizmet" diye geçen ve başının amerikada yaşadığı bilinen cemaattir.
(Bkz: fetullah gülen cemaati)
Rahatlık
Rahatlık insanı ahiret için yapılan şeylerden hep geri tutmuştur. Hiç "rahatsızlığını bozmayan insan" diye bir tabirle karşılaşmamamızın sebebi rahatsızlık tamir edilirken rahatın bozulmasındandır. Cemaat evlerine bağlayacak olursak. Gerek yataklar gerek salondaki oturulacak yerler çekyatdır. çekyat rahatsızdır. insan fazla rahattan zorlanmasın diye. Cemaatin amacını unutup kendi keyfine gitmesin diyedir. Din için bir şey yapmaktan gocunmasın diyedir.
Misafir
Malumunuz cemaat ismini duymayan yoktur. Gerek bir arkadaşımız gerek bir hocamız mutlaka maklubeye davet eder sizi. Türkiyede cemaatle tanışmamış uzaktan yakından dokunmamış kişi çok azdır. Yani bu davetlere nazaran her hafta geleceği belli olmayan bir güruh ortaya çıkmıştır. Kaç kişinin geleceği belli olmadığından çekyatlar çoktur. Tabi yemeğin önüne bir sohbet sıkıştırmamak olmaz. Sohbet günleri de tıklım tıklım dolu olur buralar. Salon misafirler içindir.
Ekonomik
Bir ev döşeyeceksiniz ama ne tür eşya alacağınızı bilmiyorsunuz o zaman bir büyüğe sorarsınız mutlaka çekyat derler çekyat oturma organımızı dinlendirebileceğimiz en ucuz ve en rahatsız oturaktır. Hem ucuz hem rahatsız tam cemaatlik yani.
Kültürel baskı
Bir kültürel baskı olmasındandır ki cemaat evlerinde rahatça yatılabilecek bir yatak yoktur. Evde 10’a yakın çekyat olur ve bunların yarısı salon denen toplanma, sohbet, misafir ağırlama gibi işlevleri olan evin kalbi olan yerdedir. Kültürel baskı şu şekilde işler;
Cemaat bizim öğrencilerimizi yan getirip yatıracak da bu çocuklar nasıl dini yaşayacaklar? Nasıl çalışma şevkine varacaklar nasıl rahattan kurtulup da ibadeti huşu içinde yapacaklar? Soruları gerek çocuklarını gerekse öğrencilerini cemaat evlerine misafirliğe gönderen aileler içten içe sorarlar. Bu sorulara mahal vermemek için de toptan çözüm kültüre ters gitmeden "ters götürmek"tir.
Çoğalmacı güdüm edindiklerindendir. Kim kendi düşüncesinin desteklenmesinden rahatsız olmuştur ki. Eskiden beri güç insanda bitiyordu. Çinin politikalarından biri de bu değil miydi zaten? "Çok insan çok güç dünyayı yönetiriz abi" düşüncesi çoğalmacı güdüme yöneltmiştir görüş savunganlarını.
"Ağaç yaşken eğilir" atasözünü bilmeyen yoktur herhâlde. Bir çocuğun düşünce aşaması ergenlikten hemen sonradır. Öncesinde düşünemezler. Onların yerine düşünen birileri vardır çünkü. Gerçi daha sonraları da mutlaka birileri sizin yerinize de düşünmek istemiştir lakin bunları görebildiğiniz için tepkinizi gösterirsiniz. Çocuklara küçük yaşta cinsiyetleri öğretilir. Irkları öğretilip ırkçı yapılır. Zengin olmak için adam olmak gerekmediği öğretilir. En önemlisi neye inanması gerektiği öğretilir.
Türkiyenin %90ından fazlası Müslüman olmasına rağmen bilgi ve eylem yoksunları yüzünden %30-35i gerçek Müslüman kategorisine girmektedir. Odası cinsel atık kokan bir bireye dini öğretmeye çalışırsınız. Göstermeden anlatırsınız. Burada cemaat gerçekten işini yapıyor. Çocukları belirli dershaneler yoluyla kendi içlerine 7. Sınıfken katıyor. Biraz ön bilgi biraz eylemle dinin nasıl bir şey olduğunu gösteriyor. inanmayan gene inanmıyor ama işleri bu. Elbette abdestsiz gidip namaz kılan çocuklar vardır. Belli de olur. Sonra sonra arkadaşlarından utanır abilerden utanır kendinden utanır ve abdest almaya karar verir. Namazı isteyerek kılmasa da gereğine uygun kılmaya çalışır. Bu bireyi dinin sorumluklar getirdiğini kavraması için bir taktiktir.
Neden risale okunur baş tacı edilir?
Her çağda bir çağın adamı gizlidir. Yüzyılda bir lider gelir denir. Herkes kendi görüşüne göre belirler "çağın adamı"nı. Kimisi 20. Yy.'ın adamının Atatürk olduğunu dile getirirken kimisi Bediüzzaman der. Cemaat içki içtiğini düşündüğü ve namaz kılarken fotoğrafını bulamadığı için Atatürk'ü es geçer. Bir lider arar ve arayan Mevla’sını da bulur belasını da bulur atasözünü yerine getirir. -Risaleler hakkında küçük bir bilgi vereyim Kur'an-ı Kerim tefsiridir.- Cemaat evlerinde Kur'an-ı Kerim'den çok neden bediüzzaman Said Nursi ve gülen kitapları olduğunu söylemek gerek. Normal bir insan dini kitabımızı okuduğu halde onu anlayamaz. Sohbete gittiyseniz bilirsiniz. Orada risaleleri okurlar ve bunu açıklamaya çalışırlar. Bakın açıklarlar demiyorum açıkladıklarını sanırlar. Bu yüzden haşa bu kitaba fazla anlam yüklerler. Bir Elmalılı Hamdi Yazır'ın mealini önemsemezken başka bir açıklamayı önemserler.
Size küçük bir ayrıntı anlatayım belki objektif tavrımdan ödün verebilirim ama kusura bakmayın. Bir gün barla'ya gezi oldu. Barla Isparta’nın bir ilçesi bediüzzaman buraya sürülmüş son zamanlarında. işte gittik neticede evine girdik. Orada adamlar var anlatıyorlar tarihi kitapları kaç dile çevrildiklerini falan. Bir anda o adam demez mi ki: "bu kitapta her şey var diye". Bir de kitaplar öyle asılmış ki af edersiniz ama Kur’an-ı Kerim-i gölgede bırakmış neredeyse. içimde bir kere olsun almaya çalışayım diye bir istek vardı o gün orada söndü.
gelecek olan diziler:
-Cemaat evi hiyerarşisi
-Cemaat evlerinde abicilik oyunu
-Cemaat evlerinde internetin sevilmemesi
-Cemaat evinde nur yüzlü abi bulamamak
-Cemaat evinde eylemleri ile düşünceleri çelişen kişiler
-Cemaat evlerinin tercih edilmesinin sebebi:
-Cemaat evlerinin esnaf abileri ve aldıkları yardım
-Cemaat evi tesbihatları.