oyunda incecik upuzun bir koridorda koşuyorum sözlük. o loş koridorun ucunda bir ışık var, sağlı sollu pencere dolu. dakikalardır koşup hala ulaşamayınca sıkılmaya başlıyorsun tamam mı, parmağın klavyede böyle sağa sola bakınmaya başlıyorsun. bir anda pencereler bir patlıyor, bir de mal gibi ses sisteminin sesini sonuna kadar açmışım. ofis sandalyesinin tepesinden geriye yuvarlanıyorum, korkudan ödüm bokuma karışıyor, rengim sapsarı olduğu gibi kafayı da yarıyorum. yemin ederim kalbimin 2 salise durduğunu hissettim. bu oyun beni öldürmeden ben onu öldüreyim diye sildim gitti. böyle bi oyun işte. utanarak söylemeliyim en korkunç olmayan yeri de buraydı üstelik.