bilkent üniversitesi

entry436 galeri video1
    368.
  1. çok iyi biliyorum ki gecenin bir yarısı girdiğim bu entri uzun bir süre okunmayacak. özellikle de tercih dönemine kadar. ama olsun, maksat insanlara hizmetse eğer, bu entrinin kaç kişi tarafından okunduğunun da önemi yok. belki tercih döneminde benim gibi olan bir arkadaşımız bu entriye denk gelir de hayatı kurtulur.şimdi upuzun bir entri geliyor, başınızı eğin!

    öncelikle hazırlığı hakkında konuşayım. itü hazırlığı ortalama bir notla geçmiş birisi olarak, buradaki hazırlığı da kıl payı geçtim. ama 18 yaşında olup şakır şakır konuşmamakla birlikte iyi bir ingilizcesi olan arkadaşlara tavsiyem şudur: gidin, bir dönemliğine hazırlık okuyun. hem ingilizcenizi geliştirmiş olursunuz, hem de sağlam arkadaşlar edinirsiniz. pek çok açıdan avantajlı yani. ayrıca okulu 4 senede bitiricem diye de kasmayın. yarım sene hazırlık, 4.5 sene lisans okumaktan emin olun zarar görmezsiniz. yeter ki o süreyi verimli kullanın ve kendinizi mümkün olduğunca geliştirin, aktif olun, eğlenin vs.

    kütüphanesi belki ülkedeki en iyi üniversite kütüphanesi bile olabilir. çok fazla kitap vardır. bulamadığınız kitapları sipariş ettirebilirsiniz falan. yani siz yeter ki okuyun.

    iyi hocaları vardır. en iyi devlet üniversitelerinde bile hocalar size pislik muamelesi yapabilirler. ama bilkentte bunu yapmaları gerçekten zordur. burada tam tersine, öğrencilerin şımarıklığından dolayı hocalara acırsınız.

    şimdi gelelim bu okulun olumsuz yanlarına.
    devlet okullarında büyümüş öğrenciler için çok berbat bir ortamı vardır buranın. lisenin bir farklı türü gibi. hatta bazen kreşte gibi bile hissedebilirsiniz kendinizi.

    özellikle tam burslu iisbf okuyacakların dikkatine: mümkünse bu okuldan uzak durun. o puanlarla gidebileceğiniz çok kaliteli üniversiteler var. boğaziçi, odtü, mülkiye gibi. ve mutlaka daha başkaları da vardır. öncelikle bilin ki siz mühendislik okumuyorsunuz. okuldaki başarınız, derslerden aldığınız notlar size tek başına hiç bir şey katmaz. hele siyaset okuyorsanız: siyasetin sokaklarda veya sahada öğrenildiğini aklınızdan çıkarmayın. işte bu yüzden bilkentten uzak durun derim ben. ankaranın dışında, oldukça ıssız bir yerdir bilkent. ankarayla barışık değildir pek. yanıbaşındaki hacettepe ve odtüden de pek etkilenmez. o yüzden oldukça apolitik bir okuldur. kavganın gürültünün olmaması açısından bu bir avantaj sayılabilir ama maalesef durum pek öyle değil. hani nasıl desem, ilkokulda ideolojik kavgaların çıkmamasına benziyor bu durum. öğrencilerin hayata dair pek ciddi bir bakış açıları yok maalesef. bunu okuldaki kulüplerin etkinliklerinden de anlayabilirsiniz. senenin çoğunluğunda parti verirler (o partiler de genelde bir boka benzemez) ama süheyl batum, oktay vural, burhan kuzu gibi isimler konferansa geldiklerinde 30-40 kişi zor bela toplanır.

    burs için gelmeyi düşünenler burayı mutlaka okusunlar!!! evet, bilkent kapsamlı burslu bir öğrenci için hatrı sayılır bir miktarda burs vermektedir. ancak yanı başınızda hacettepedeki öğrenciler 1 liraya karınlarını doyururken siz 10-15 tl para verip aç kalırsınız. odtüdeki öğrenciler platonun devletini 8 tlye alırlarken siz s.ke s.ke meteksandan 40 tlye ingilizce kitabını alırsınız. fotokopi falan da kabul etmez hocalar. mecbur alırsınız yani. odtüdeki arkadaşlarınızla haftasonu bir kaç bira devirip, ankarada sıcak samimi öğrenci mekanlarında takılarak iki günde 40-50 tl maksimum harcarken bilkentte o parayı kız arkadaşınızla yediğiniz yemeğe ödersiniz sadece. o da eğer herkes kendi yediğini öderse!

    demem o ki, bursu için tercih edilecek bir okul kesinlikle değil.

    tekrar iisbf okumaya gelenlere sesleniyorum. tüm bunlar beni yıldırmaz, times higher educationa baktım siyaset bilimi ilk 200e girmiş. ben gelecem buraya arkadaş diyenler, lafım size. öncelikle o listeleri hazırlayanların aklına tüküreyim. sonralıkla şunu söyleyeceğim ki, herkesin popisi kendine.

    yani diyorum ki, o listelere fazla aldanmayın. şu anki rektörümüz sağ olsun yıldırım demirörenin beşiktaşa yaptığını bizim iisbfye yapıyor kendisi. ayrıca adamın nasıl bir üniversite fantazisi var bilmiyorum ama üç beş yıl sonra bilkent üniversitesini tam bir yüksek lise yapacak kendisi. siyaset biliminin en taşaklı hocalarından birisi (ismi bende kalsın) dönem başında oryantasyona gelmedi, duyduk ki protesto amaçlıymış. zaten çok sürmez, bir süre sonra gider o da.

    tüm bunlardan daha önemli bir şey söyleyeyim: bu okulda çok ciddi bir akıl kıtlığı var öğrencilerde. yani yanlış anlaşılmasın, 200-300 binlere kadar düşen bir taban puanla ilgili bir şeyden bahsetmiyorum. burslu-burssuz pek çok kişide var bu durum. bir dönem boyunca derste anlatılanlardan hiç bir bok anlamamış adamlar sırf şakır şakır ingilizce konuşabiliyoruz diye saçma salak argümanlar üretiyorlar derste. bu dönemki derslerimde yapılan sunumları, projeleri şurada paylaşsam amerikadaki bir ilkokul müsameresinden arakladığımı falan sanarsınız. abartmıyorum. kopyala-yapıştırı bile yapmaktan aciz insanlar var burada. allahtan şimdi turnitin çıktı da en azından parayla başkalarına yaptırıyorlar ödevlerini.

    ayrıca okulun derslerle ilgili politikası da çok saçma. iki hafta derse gidemeseniz pek çok dersten kalıyorsunuz. rapor falan da hayır etmiyor. gidip adam gibi dersi dinleyeyim diyorsunuz, 10 dakika anlatsan papağanın bile anlayacağı konuları 1 saat anlatıyor hocalar. sıkıntıdan patlıyorsunuz tabi haliyle. sonra tikinin birisi "ben tam anlayamadım hocam" dediği zaman dumura uğruyorsunuz.

    sosyal yaşamı çok kesat. bütün gününü bilgisayar başında oyun oynayarak geçiren ineklerle, bütün muhabbeti karı kız, araba ve iddaa olan insanlar arasında kalıyorsunuz. gerçi bu pek çok okulun problemi artık. ama bilkentte ortalama bir okuldan daha fazla hissediyorsunuz bunu.

    bir de hakkınızı alamıyorsunuz bu okulda. benim gibi, devlet okullarının verdiği ingilizceyle ingilizce öğrenmiş bir öğrenci, şakır şakır ingilizce konuşamaz. çünkü daha 6. sınıfta relative clauseları öğrenmiştir o adam, daha doğru dürüst hal hatır soracak kadar konuşmasını öğrenemeden. ama bir sene kurs takviyeli hazırlık okuyup, iki ay da amerikada kalan adam şakır şakır konuşur ingilizceyi. hah işte, sırf bu sebepten dolayı iki adım geride başlarsın derslere. onlar hocalarla şakır şakır konuşurken sen derste yazdığın soruyu ders arasında sorarsın hocaya. hoca da dalga geçer gibi "çok güzel sorular bunlar, derste neden sormuyorsun bunları?" der sana.

    bol bol ödev verilir, sunum yaptırılır. bunlar iyidir aslında, kendini geliştirirsin. ama işte adil değildir maalesef. ingilizcesi iyi olan adam, hiç bir bok anlatamadan 90 alır. sen felsefeden girer siyasetten çıkarsın, en can alıcı noktalara parmak basarsın ama ingilizce kullanımından dolayı 75 alırsın. hocam iyi anlatamadım mı ki diye sorarsan eğer alacağın yanıt hocanın sana vermiş olduğu değerlendirme formunda zaten bulunmaktadır. orada koskoca "ingilizceyi kullanma becerisi %40" yazmaktadır not bareminde. konuyu anlatma becerisi ise yüzde 20dir ve oradan hocanın kıracağı puan en fazla 5 puandır.

    ödevleri parayla başkalarına yaptırırlar, ders çalıştırması için hoca tutarlar vs. yani zengin adam için iyi bir ortalama yapmak kolaydır bilkentte. siz ise tam burslu bir öğrenci olarak, boğaziçili bir arkadaşınızdan daha fazla çalışır, daha az şey öğrenir, daha fazla sinir stres yapar ve daha düşük ortalamayla mezun olursunuz.

    5-10 yıl öncesini bilemem. ama bugünkü haliyle bilkent, devlet okullarında yetişmiş bir öğrencinin yazmadan önce 40000 defa düşünmesi gereken bir okuldur. elbette herkesin bir okuldan beklentileri farklıdır. ama pek çok üniversite gezmiş ve pek çoğunda bulunmuş birisi olarak söyleyebilirim ki bilkent boğaziçi gibi, odtü gibi, itü gibi öğrencinin ufkunu çok genişletecek, öğrenciye bu imkanı sağlayacak bir okul değil. iş sende bitiyor argümanıyla gelmesin hiç kimse, canını yakarım. iş elbette sende bitiyor ama bilkentte oturup felsefe tartışabileceğin, siyaset tartışabileceğin üç beş kişiyi güç bela bulursun. odtüde, itüde, boğaziçindeyse sen oturduğun yerde hegel, kant veya marx oku kendi halinde, insanlar gelip seni bulur. odtüde kulüp kurarsın, ana haber bültenlerine çıkarsın, bilkentte kulüp kurarsın, gazeteye haber olursun. partide çıkan kavgada bir öğrenci, arkadaşının kafasında bira şişesi kırdı diye.

    son olarak da bir kaç miti yıkıp gidiyorum:

    -"bilkent iki ferrarinin çarpıştığı tek okulmuş." efsane amk. belki olmuştur da, bilemiyorum. ama artık sabancı dururken, koç dururken bilkente gelmez o kadar zengin adamlar. bizim fakültede tanıdığım arkadaşlarımın çok az bir kısmının babası iş adamı. onların da büyük bir kısmı küçük işlerle uğraşıyorlar.
    - "köpekler ve burslular..." ya bi siktirin gidin olm. böyle bir şeye keşke rastlasaydım da daha ilk dönem pılımı pırtımı toplayıp geçseydim başka bir okula. hurafe onlar. ayrıca buranın burssuzları burslularından daha kafa dengidirler genelde. tek sıkıntı, pahalı yerlerde takılmalarıdır işte. ayrıca burslu olmayanların içerisinde çok dolu adamlar vardır. össnin bi bok ölçmediğini kanıtlarlar size adeta.
    - "kızları çok felaketmiş ağbiiii, böyle ilik gibiii..." höst hayvan, yavaş gel. ağzının suyunu sil önce. geçen gün bir kız arkadaşın makyaj malzemelerini aldım, kendimde denedim. yemin ediyom adriana lima gibi oldum. öyle söyleyeyim be size. (tabi ki de şaka, öyle bir şey yapmadım ama demek istediğimi anladınız siz.)
    - "hocalar burslu burssuz ayrımı yapıyormuş?" yok oğlum lan, ne yapacak? çoğu derste nasıl notlandırma yapılacağı önceden belli zaten. ne hak ediyorsan onu alırsın, tabi başta söylediğim adaletsizlikler hariç. hocaları çok iyidir bu okulun. kapılarını aşındırmaktan çekinmeyin yani.

    neyse bir kez daha tekrarlayayım. bu okula gelmeden önce çok iyi düşünün. türkün marka sevdası şeytanda bile yoktur.* o yüzden sizlere "bilkentin markası yeter abi yeeaa, öss birincisi bilem orayı tercih etmiş" diyecek dahili ve harici bedhahlarınız olacaktır. sallamayın onları. kendinizi mutlu hissedebileceğiniz, kendinizi geliştireceğiniz bir okula gitmeye çalışın. ekonomik durumunuza göre bir okul seçin ayrıca. durumu pek iyi olmayan bir adam bilkentte, koçta, sabancıda, bilimum vakıf üniversitelerinde ezilir. yani zengin züppeler tarafından değil belki ama okulun şartları dolayısıyla ezilir. tabi burada kişinin yapısı da çok önemli. ama siz yine de dediklerimi bir düşünün. aklınızda bu okulla ilgili sorular varsa sormaktan çekinmeyin. dedim ya, bir kişinin işine yarayabilirsek ne mutlu bize.

    yaklaşık bir sene sonra gelen edit: insanları yanlış yönlendirmemek adına bazı noktalarda fikirlerim değiştiği için düzenleme yapma gerekliliği duyuyorum.

    öncelikle belirteyim ki, burada yazdığım şeyler bir gerçeklik değil, gerçeklik algısıdır. yani başka bir bilkentliye göre benim burada anlattıklarım saçmalıktan ibaret olabilir. veya siz benim burada anlattığım bilkentten çok daha farklı bir bilkent görebilirsiniz vs. bunlar sadece benim algım, ve bunu sizinle paylaşıyorum. asla bunları sarsılmaz gerçeklik olarak algılayalım.

    şimdi bir kaç düzeltme yapayım. bilkentin çok apolitik, öğrencilerinin çok boş olduğunu yazmıştım. şu bir senede tecrübe ettim ki, buradaki insanların arasında gerçekten çok dolu insanlar da var. ayrıca artık kesinlikle bilkentte yapılan konferanslara falan katılım düşük olmuyor. neye dayanarak o kısmı yazdığımı hatırlamıyorum ama artık o kısımda yazdıklarımın pek geçerli olduğunu düşünmüyorum.

    şunu demişim: " times higher educationa baktım siyaset bilimi ilk 200e girmiş. ben gelecem buraya arkadaş diyenler, lafım size. öncelikle o listeleri hazırlayanların aklına tüküreyim"

    kısa bir sürede haklı çıktım galiba. yanılmıyorsam aynı listedeki yerimiz bayağı bir geriledi fakülte olarak. zaten bunu söylemek için müneccim olmaya gerek yoktu, rektörümüz sağ olsun bilkente baktığı zaman iisbf gibi fakültelerden para kazanıp mühendisliklere yatırım yapabileceği bir teknik üniversite görüyor galiba. her sene pek çok genç/tecrübeli akademisyenleri kaybediyoruz. gerçi bu sadece bilkentle ilgili de değil. maalesef şu sikindirik özel üniversiteler bir tane sağlam hoca kapalım da ismimiz duyulsun diyerek sneijderi burak ile aynı takımda oynatan galatasaray misali, efsane bir hocayı kapıyor. ama yine de bilkent iisbfde halen türkiyenin çok çok üzerinde.

    normalde sadece eliniz titreye titreye kitap imzalatabileceğiniz adamlardan ders alıyorsunuz. bu müthiş bir duygu. şu ana kadar ders aldığım çok iyi hocaları yazayım: (bkz: alev çınar) (bkz: ihsan ilker aytürk) (bkz: metin heper) (bkz: erdal onar) (bkz: berrak burçak) (bkz: esra çuhadar) (bkz: jale gürzumar) (bkz: mehmet akif kireççi) (bkz: nur bilge criss) bakınız bunlar sadece benim sevdiğim hocalar değil. gerçekten kariyeri sağlam olan, birikimleriyle sizi kolaylıkla etkileyen insanlar.

    bunların haricinde genç olup da gelecekte çok daha iyi yerlere geleceklerini umduğum akademisyenler de (bkz: nazlı şenses) (bkz: şebnem yardımcı geyikçi) (bkz: meral uğur çınar)

    yani baktığınız zaman bu okulda iyi akademisyenler müstesna değil, tam tersine kötü akademisyenlere rastlamak zor. ve bu insanlarla iletişim kurma olanağınız ortalama bir devlet üniversitesindekinden kat kat daha fazla. bu açıdan da hakkını yemek istemem.

    ama temel argümanımda hala ısrarcıyım. bilkentin ortamı o kadar sıcak değil. ders aldığım her sınıfta en azından sınıfın dörtte birlik bir kısmına yakını bidon. yani sokaktan ilkokul mezunu bir amcayı/teyzeyi oturt, iki üç sene bir şeyler öğret. bu bidonların 5-6 senede öğrendiklerinden çok daha fazla şey öğrenmezlerse ben de adam değilim! ama bu konuda da diğer üniversitelerin ne kadar farklı olduklarını bilemiyorum.
    10 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük