Büyük rus romanının önde gelen temsilcilerindendir. Kişilğinde yaşadığı gidiş gelişler bir bakıma yazarlığına da yansır. Aslında toprak sahibi bir konttur. Gençlik yıllarında içine girdiği sosyeteden kesin bir kararla kurtulmuş, kendini öğrenmeye, yazmaya ve köylülere yardım etmeye adamıştır. Kendi topraklarına döner ve evlenir. Bir anlamda anarşizmle bağdaştırılan karmaşık bir hristiyanlık anlayışına döner. Yazarlık serüveni boyunca önemli roman karakterleri yaratır, dönemin Rusya'sına ayna tutar. Lenin kendisi için "rus devriminin aynası" demiştir.
Anna Karenina'da evli bir kadının duygularıyla evliliği arasında kalışını topluma da ayna tutacak şekilde yansıtır. Belki de en büyük klasik romanı yaratır. Ölümüne dek aynı belirsizliği yaşatır Anna'ya. Konstantin Levin karakteri de kendisinden izler taşır.
Savaş ve barış romanında Fransız - rus savaşını eksen alarak rus aristokrasisini gözler önüne serer. Romanın en sıkıcı bölümleri siyasi olayların yorumlanarak anlatıldığı bölümlerdir. insan ilişkilerinden koptuğu anda roman sürükleyiciliğini yitirir. Ancak bu romanın sonu için geçerlidir daha çok.
Diriliş romanında kendi görüşlerini ve eylemlerini sergiler adeta. Köylülere bedava toprak dağıtılması Tolstoy'un köylülerle ilgili reform düşüncesinin bir sonucudur.
Kazaklar romanındaki şu cümle onun nasıl bir insani düşünceye bağlandığını gösterir: "Mutluluk başka insanlar için yaşamaktır."
Uzunca yaşamasına karşın Tolstoy istikrarlı bir yaşam sürememiştir. 80'li yaşlarda ailesinden ayrı, bir tren istasyonunda hayata veda eder. Düşüncelerindeki kararsızlık özel yaşamına da yansımıştır. "sanat nedir?" adlı eserinde dünyanın en büyük eserlerinin (kendininkiler de dahil) sanat değeri taşımadığını öne süren büyük yazar hep itiraf edemediklerinin ardında kalmış gibidir. itiraflarını yayımladığı halde.