konuşsam söyleyecek laf bulamıyorum, sussam gönül razı değil. keşke diyorum, istanbulda, ankarada, izmirde, yozgatta, sivasta baba parasıyla ya da masa başı bir işte çalışarak yaşayanlar, keyif sürenler; en büyük derdi arabasındaki ufak çizik olanlar, ya da yılbaşında ne giyeceğine karar verememek olanlar, bir günlüğüne de olsa o insanların yerine geçseler. o insanların yaşadıklarını yaşasalar. akrabalarının, evlatlarının parçalanmış cesetlerini ufak tefek parçalardan tesbit etmek zorunda kalsalar. sırf aç karınlarını doyurmak için yüzlerce kilometre dağ bayır demeden yol gitmek zorunda kalsalar, sonra da onları bu kadere terk eden sanki kendi devletleri değilmiş gibi o devletin uçakları tarafından katledilseler. o zaman da yine şu anki gibi düşünebilirler mi acaba?
hakkaride pkknın döşediği mayına basıp şehit olan da, uluderede çok haksız bir şekilde katledilen de, madımakta diri diri yakılan da benim vatandaşımdır. benim insanımdır. benim insanım olmayanlar: devletin bankalarını hortumlayıp yetimin hakkına el uzatanlar, milyon dolarları ayakkabı kutusuna sığdıranlar, 19 yaşındaki gencecik insanları öldürüp cesetlerine roket atanlar ve onları ölüme terk edenler, tek hayali daha yaşanabilir bir türkiye olan komünistleri, ülkücüleri, 18ine girmemiş çocukları "bir sağdan bir soldan astık" gibi insanlık dışı bir açıklamaya sığınarak, soğukkanlılıkla katledenler ve işte bu pankartı asanlar ve asanları destekleyenlerdir. sizler insan değilsiniz çünkü. insanlığın sırtına yapışmış parazitlersiniz.
son olarak, böyle bir ilanın bütün suçunu bilip bilmeden ülkücülerin üzerine yıkacak değilim. ülkücülerin bu kafayı, bu mantığı çoktan geçtiklerine, meseleye çok daha insancıl bir şekilde baktıklarına inanmak istiyorum.