eski çalıştığı yerin elektronik atölyesinde tek üniversite mezunu bendim. yaptığımız işlerde çok ağır değildi doğrusu. bana genelde masa başında devre montajı işi falan verilirdi. diğerleri daha ağır işleri yapardı.
lakin bakardım diğerleri hiç şikayet etmez, işini beğenirdi. 4-5 senedir orada çalışan insanlar vardı. bense 5-6 ay zor dayanmıştım. aslında dirayetli bir insanımdır ama ağır gelmişti o iş bana. bezmiştim, bunalmıştım.
düşündüm, ''bu kadar insan çalışıyorken ben neden yan çizmiştim???'' ilk cevabım orada çalışanların genelinin evli olması yada ailelerinin muhtaç durumda olmasıydı. doğru, bir çoğu çalışmaya mecburdu ama olmayanlarda vardı ve onlar da durumundan şikayetçi değildi. nasıl oluyordu bu??
sonradan fark ettim ki onların çelişkisi yoktu. onların yolu keşke kavşağından geçmemiş. kendisi, keşkeler denizinin sahilinde gezmemiş. bünyesi, geçmişindeki ihtimalleri düşünerek hayatından bezmemişti.
***
keşkeler diyarında yarım yaşıyordu insan. daha iyiye ihtimal varsa şüphede kalıyordu akıl. dengini daha üst mertebede görmek nefse ağır geliyordu.
***
dostoyevskinin dediği gibi;
çamurda sürünmeyi de kahraman olmayı da kabul edebilirdim aslında. ikisi de mümkündü benim için. fakat bir gün fark ettim ki çamurların içindeyken çok mutsuzum. o an anladım ki beni mutsuz eden çamurun içinde debelenmek değil, çamurun içindeyken hala kahraman olduğumu düşünmekti.
***
çelişki, yer bitirir insanı. keşkelere çıkan yollarda heba olur insan ömrü...