Bizler burada küçük sözlük yazarlarıyız. Yazılarımızı kendi aramızda okuyup değerlendiriyoruz. Ufak okuyucu kitlelerimiz var. Buna rağmen; bir şeyler karalarken söyleyeceklerimizi ölçüp tartıp biçip öyle söylüyoruz. Ancak biri var ki; hitap ettiği kitle oldukça geniş olmasına karşın ölçülülükten bir haber olarak yaşıyor. Ağzına geleni yazıyor, hakaretin sınırlarını zorluyor. Evet bu isim Fatih Tezcan.
Tezcan'ın ani çıkışları çoktur. Hakareti boldur, ağzına gelen ilk şeyi söyler hiç düşünmeden. Gene benzer bir eyleme imza attı. "Benden artık AKP'ye oy yok" diyen Cemil ipekçi'ye ithafen " AK Parti **nelerin oyuna muhtaç değil" diye bir çıkış yaptı twitter hesabından.
insan kendi ağzına küfürü yakıştırabilir, hakareti yakıştırabilir. Kendine görev olarak, desteklediği siyasi oluşumu yüceltmeyi, dogmalaştırmayı seçebilir. Tezcan'ın tercihleri maalesef bu yönde, kendisine ne desek boş. Ama içimi burkan, beni rahatsız eden bir tek konu var: kendi düşüncesini holiganlık düzeyinde savunan bireyler, kendilerine gazeteci diyorlar. Çok yazık. Oysa hakettikleri en son sıfattır "gazeteci".