118 - "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."
119 - Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.
120 - Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.
121 - Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
122 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
123 - Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
124 - Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
125 - "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim."
126 - "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
127 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. "
128 - "Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?"
129 - "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?"
130 - "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz."
131 - "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
132 - "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte,"
133 - "Davarlar, oğullar,"
134 - "Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir."
135 - "Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum."
136 - "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir."
137 - "Bu sırf eskilerin âdetidir."
138 - "Biz azaba uğratılacak da değiliz."
139 - Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
140 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
141 - Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
142 - Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
143 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
145 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
146 - "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
203 - O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir.
204 - (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.
205 - Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,
206 - Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,
207 - O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.
208 - Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
209 - (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.
210 - Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.
211 - Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.
212 - Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
213 - O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
214 - (Önce) en yakın hısımlarını uyar.
215 - Ve sana uyan müminlere kanadını indir.
216 - Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım."
217 - Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
218 - O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
219 - Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)
220 - Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
221 - Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222 - Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
223 - Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.
224 - Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.
225-226 - Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
227 - Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.