09.12.2013: yine utangaçlığımın zirve yaptığı, heyecandan her şeyi unuttuğum bir gün olarak tarihe geçendir. * pazartesi günleri, cafer hoca'yı gördüğüm gün olması sebebiyle benim için çok mühimdir, bunu birçok insan bilir ve ayrıca bana o gün nasıl davranılması gerektiğini bilir... * tabi, diğer yazılarımda da belirtiğim üzere cafer hoca'yı çok seviyorum malum, bu yüzden de derslerini büyük bir ilgiyle ailecek takip ediyor ve beğenerek derslerini dinliyoruz... ailecek dedim, evet yanlış duymadınız kendisini aileme çok anlatmışlığım vardır, bizim bölümde bir hocam var şöyle iyidir, böyle efendidir, böyle de profesördür diye... *
bilirsiniz, insan sevdiğini herkese anlatmak ister; fakat kimseyle paylaşmak istemez... hayat işte...
her neyse, o gün güzel bir olay vuku bulmuş olmasından dolayı özellikle tarih attım, olayı kısaca anlatayım da, belki hocam da okur *
olaylar şöyle gelişti:
ben o gün dokuz kırkbeş dersi olan bir öğrenci olduğumdan dolayı erken kalktım Kamil doğancı'nın dersine gittim gerçi bu da başka bir olay konusudur; ama neyse onu anlatmak istemiyorum, kamil hoca'da iyidir; ama neyse... dersten sonra tekrar eve geldim; çünkü cafer hoca'nın dersi iki çeyrekte... geldim, hazırlandım veeee taaa rizelerden gelmiş olan balı da çantama koydum, -özellikle geçen haftasonu izmire gittim balı almaya, cafer hoca sever, severek de yer diye...- daha sonra da yola çıktım, yürüye yürüye gittim, hem nefes alırım dedim hem de heyecanım diner diye, okula gittim, sınıfa da girdim en ön sıraya -her zaman ki gibi- oturdum, bekledim... yine üç kişiydik... bir tanesi cafer hoca'nın yanına gitti sınıfta sunum yapacak kimse yok dedi, bunun üzerine cafer hoca'da dersi iptal etti... herkes gitti...
ben de yanına gideyim dedim; çünkü balı verecektim, odasının kapısını çaldım; fakat... telefonla birisiyle görüşüyordu, birazdan dedi ve ben de kapıyı kapattım koridorda volta atmaya başladım *... bekledim, bekledim... ve kapı açıldı, gelebilirsin dedi.
ben girdim içeri, hocam ben hafta sonu izmir'e gitmiştim, rize'den de bal gelmişti size de getirdim diyerekkkk balı uzattım, hoca da niye zahmet ettin ne gereği vardı gibi şeyler söyledi; fakat ben o mutluluktan ne söylediğini tam olarak hiçbir zaman hatırlayamayacağım...
sonra, ne balı diye sordu, sizin oranın balları fazla yiyince adamı öldürüyor dedi, ben de hocam şu an ne balı olduğunu unuttum, çok heyecanlıyım da dedim... gerçekten o kadar heyecanlıydım ki, ne diyeceğimi bilemedim... *ok
ben de yok hocam, öyle şey yapmam ben dedim, günde bir kaşık yeseniz kafidir diyerek karşılık verdim...
daha sonra cafer hocam da benim de sana bir hediye vermem gerekiyor dedi, ben tabii hemen yok hocam benim içinden geldi o yüzden getirdim, gerçekten gerek yok dedim...
ama içten içe de hediye verse ne güzel olur yaaa demişliğim de vardı o dakikalarda... * o da kendi kitabını verdi, o kitabı ben de yoktu zaten iyi oldu, işte o kitap:
çok mutlu oldum, inanılmaz mutlu oldum, öyle böyle değil ya çok mutlu oldum. cafer hoca'nın inanamayacağı kadar çok mutlu oldum. çoooooooooooooooooooooook.
ve ardından ben de ona çok teşekkür ettim, o kitaba kimsenin elini bile sürmesini istemiyordum, hatta bunun için sıkı bir mücadele verdim, sadece o dokundu diye...
Allah'ım bu nasıl bir sevgidir. * henüz ona gidip de ben sizin yanınızda kalmak istiyorum asistanınız olmak istiyorum gibi düşüncelerimi kendisine söylemedim... gerçekten çok isterdim bunu... neyse işte... *
o günü hiç unutmayacağım ya hu... o odanın kapısından onun kitabıyla çıktım eve gidene kadar güle eğlene gittim, etraftaki insanlar deli sanmış olabilirler; fakat bu benim hiç umurumda olmadı; çok mutluydum.
çok mutluyum, gözünüz kalmasın, maşallah deyin din kardeşlerim benim. *
işte bu da böyle bir gündü...